19 Mayıs 2012 Cumartesi

MODERN SOSYOLOJİ 8. ÜNİTE

  • ÜNİTE 8 YAPISALCILIK VE POSTYAPISALCILIK
    Ontoloji varlığın ne olduğunu araştıran bir felsefe koludur. Toplumsalgerçekliğin esas doğasının ne olduğu yönünde ontolojik bir tartışma sosyolojikteorininde her zaman önemli bir boyutunu oluşturmuştur. Örneğin; Durkheim’ın

    bireylerin üstünde veüzerinde olarak tanımladığı toplumsal olgu kavramı,

    Weber’in insanaktörler üzerinde vurgu yapan toplumsal eylem kavramı,

    Marx’ın ise üretimilişkileri üzerinde vurgu yapan materyalist yaklaşımı sosyolojik teoridetoplumsal gerçekliğin doğasına yönelik ontolojik bir tartışmaya yolaçmıştır(Jary ve Jary, 1991, s.441).

    Bilgi felsefesi olarakda adlandırılan ve Yunancada bilgi anlamına gelen episteme kavramından gelenepistemoloji nasıl bilebildiğimizi araştıran, yani bilginin kaynağını araştıranbir felsefe koludur. Epistemoloji ontoloji ile birlikte varoluş ve varlıklailgili tüm bilgilerin temeli olarak görülür.

    “Yapısalcılığınişlevselcilikten ve pozitivist Marksizm’den farklılaştığı nokta, nesneltoplumsal olgular ile toplumu nesnel, problematik olmayan bir dışsal verilerşeklinde gören anlayışını reddetmesidir” (Swingewood, 1998, s.347).

    “Yapısalcılık,gerçekliği, şeyler ve toplumsal olgular temelinde değil, ögeler arasındakiilişkilere dayanarak açıklar”.

    Oidipus karmaşasındaerkek çocuk annesine karşı hissettiği libidinal duygular nedeniyle babasınakarşı saldırgan duygular geliştirir ve babası tarafından penisi (kastrasyon yada hadım) kesilmek suretiyle cezalandırılacağı kaygısına kapılır. Kastrasyonkarmaşasının çözümü ile birlikte erkek çocuk anneden vazgeçer (ensest yasağınıtanır), babayla özdeşleşir ve kültürün düzenine girmiş olur.

    Kastrasyon karmaşası:“Oidipus döneminde yaşanan penisini kaybetme (erkek çocukları) ya da penistenyoksun olma (kız çocuklar) kaygısı.

    İşaret, gösteren ilegösterilen arasıdaki eşdeğerlik ilişkisinin toplumsal olarak yerleşmesi vekural haline gelmesi sonucunda oluşur. Dilde gösteren ile gösterilen simetrikgibi görünse de kavram ve ses imgesi aynı harekette meydana gelirler. Dilselbir gösterenin tek başına gösterilen ile hiçbir bağı yoktur.

    Mitolojiler kitabındaBarthes, “yeme, giyinme, tatile gitme, güreş etme gibi ayinlerin işaretsistemlerinin ‘mit’ olarak adlandırdığı başka bir anlamlandırma sistemi (yanibaşka bir dil) tarafından yönlendirildiğini bulur.

    LéviStrauss, Yunanmiti Oedipus’u öge yığınlarına ayrıştırarak çözümler. Bu ögeler kan bağıilişkileri, insanın dünyadan doğabilmesi için canavarların insanlar tarafındankatledilmesi ve mitteki karakterlerin isimlerinden oluşur. LéviStrauss’a göreanahtar öge“dünyadan doğmaktır”. Çünkü dünyadan doğmanın karşıtlığı kadından veerkekten doğmamızdır.

    “İdeolojik düzeyinsahip olduğu mekanizmalar kapitalist bir toplumsal formasyonda sadece üretimaraçlarının değil, aynı zamanda üretim güçlerinin de yani emek gücünün deyeniden üretimini, başka bir deyişle üretici bireylerinde sisteme uyumlu hâlegetirilmesini olanaklı kılmaktadır. İdeoloji bu işlevini ideolojik aygıtlariçerisinde bir üstyapı pratiği olarak gerçekleştirir.” (S.Üşür, 1997, s.41).

    Althusser gelenekselMarksizm’in altyapıüstyapı modelini, özcü bir nitelik taşıması ve emeksermayegibi tek bir egemen ögeyi öngören bir toplumsal totallik kavrayışına sahipolması nedeniyle reddeder. Bunun yerine ekonomik, politik ve ideolojikyapıların çokluğu, görece özerklikleri ve üstbelirlenmesinin vurgulandığı birtotallik kavramı geliştirir.

    “Örneğin ‘kahverengimasa yuvarlaktır’ derken ‘kahverengi’ ile eşzamanlı ilişkiye giren vekahverengi kavramının değerini veren yeşil, sarı arasında bir ‘ayıklama’yaparız. Kavramlar arasındaki bu ilişki birbirlerini dışta bırakmaları yoluylakurulur. Aralarındaki ilişki eşzamanlıdır, bir öncelik sonralık ilişkisiyoktur. Ayıklama süreci ‘masa’, ‘sandalye’, ‘koltuk’, yuvarlak, dikdörtgen,kare v.s. arasında geçerlidir” (Tura, 1996, 105).

    “Semantik teori,kelimelerin anlamlarını veren bir sözlüğe dayanır. Sentaks ise yapılar(yüzeysel ve karmaşık yapılar, derin ve daha basit yapılar ve dönüşümkuralları) ile ilgilidir. Yani sentaks, semantik (anlambilim) ile fonetik (sesbilim)arasındaki ilişkiyi sağlar (Tura, 1996, s.106).

    Kitap 1835 yılıFransa’sında yirmi yaşında annesini, kız kardeşini ve erkek kardeşini öldürenPierre Riviére hakkındadır. Riviére’nin işlediği suçu ayrıntılarıyla yazdığıhatırat pek çok soruna işaret ettiğinden olacak, gerek dönemin tarihçileriarasında gerekse diğer alanlardan birçok kimse arasında derin bir ilgiuyandırır. (Sarup, 2004, s.99).

    Yapısöküm herhangi birmetnin içindeki ikili karşıtlıkların (açık-kapalı, iyi-kötü, devamlı-devamsızv.b.) metnin bütünlüğü açısından tutarsız kullanımlarını ele alarak yazarınkurduğu kavramsal ayrımların başarısızlığını açıklamak için geliştirilmiş birmetin okuma yöntemidir.

    1. Saussure dilbilimiçerisinde söz alanını ihmal ettiği için bazı görüşler tarafından eleştirilir.Bu eleştirilerin sonucunda söz alanının önemsemesi ile ortaya çıkançalışmaların ne olduğunu araştırınız.

    Yapısalcı dil bilimtarafından bilim nesnesi haline getirilen dil karşısında söz alanı yineyapısalcı dil bilim tarafından eleştirildiği için saygınlık kazanmış ve söylemçözümlemesine dönüşmüştür. Söylem çözümlemesinde dil için geliştirilmişçözümleme araçları söz alanına taşınır. Dilin bir yapı olarak çözümlemesiaslında söylemin bir süreç olarak analizidir. Böylece, anlam dilin yapısı ileilişkilendirilirken, söylemde dil ile ilişkilendirilir ve iki ayrı yaklaşımortaya çıkar.(Sancar S.Üşür, 1997, 88).

    2. Yapısalcıdilbilimin yapı ile dilin ilişkini nasıl kurduğunu araştırınız?

    Saussure’cu dil bilimiçerisinde işaretin gösteren ve gösterilenden oluştuğunu biliyoruz. Gösteren vegösterilen birbirlerinden önce var olmazlar ve ilişkilerinin dışında hiçbiranlamları yoktur. Dolayısıyla işaretler ancak bir “anlamlandırma sistemi”içerisinde anlaşılabilirler. İşte yapı da gösterenlere ve gösterilenlereanlamlandırma olanağı verir. Yapı bir farklılıklar sistemidir. Dilde ögelerininbirbirlerini farklılık yoluyla meydana getirdikleri bir yapı olarak ortayaçıkar (Coward ve Ellis, 1985, 2930).

    3. Dili kullanan özneolmasına rağmen yapısalcı dilbilim içerisinde özne neden yapı tarafındanbelirlenir?

    Saussure’un dilbilimçalışmaları içerisinde dil eşzamanlı ve kapalı bir yapı olarak ele alınır. Bunedenden dolayı yapının bir figüranı olan özne, dil yani yapı neyi olanaklıkılarsa onu söyleme ve anlamlandırma iktidarına sahip olur. Burada dilinbireyler tarafından gündelik kullanımlarının altında yatan bu yapıda öznebilinçli bir seçme ve benimseme konumunda değildir (S. Üşür, 1997, 77).

    4. LeviStrauss’a veyapısalcı dil bilime özne ile bağlantılı olarak getirilen eleştirilerdennelerdir?

    Hem yapısalcı dilbilimiçerisinde hem de LeviStrauss’un çalışmasında “Özne homojen ve kendi kendinidenetleyebilir olmaktan uzaktır; özne varlığının bile farkında olmadığı biryapı tarafından inşa edilir; yapıdaki ve bu yapıdaki dönüşümlerin nesnesidir”(S. Üşür, 1997, 80; Coward ve Ellis, 1985, 41). Dolayısıyla öznenin yapıtarafından inşa edilen bir nesne olarak ele alınarak onatabi kılınmasıyapısalcı çözümlemelere getirilen en önemli eleştiridir (S. Üşür, 1997, 80).

    5. Ekonomik, politikve ideolojik düzeylerin birbirlerine karşı göreceli olarak özerk konumdaolmaları ne anlama gelir?

    Althusser’in yapıkavramında birbirlerine karşı göreli özerk olan ekonomik, politik ve ideolojikdüzeyler herhangi bir toplumsal formasyonun yapısal karmaşıklığındabirleşirler. Dolayısıyla buradaki nedensellik çizgisel değil, yapısaldır.Toplumsal formasyonun düzeyleri arasında eşitsiz bir gelişme vardır (Swingwood,1998, 359). Kendi iç belirlenim koşulları söz konudur. Her ne kadar düzeylerbirbirlerine karşı göreli olarak özerk olsalar da “son kertede” ekonomininbelirleyiciliği söz konusudur.

    ÖZET

    Yapısalcılığıtanımlayabilmek.

    Düşünce tarihiiçerisinde herhangi bir çözümlemede “yapılar”a ontolojik, epistemolojik vemetodolojik olarak insan özneler karşısında öncelik tanıyan kuramsal yaklaşımagenel olarak yapısalcılık denilmektedir. Bir analiz yöntemi olarak yapısalcılık ilk olarak dilbilimde özellikle Ferdinand de Saussure’unçalışmalarında gelişti.1960’lardan sonra özellikle sosyal bilimlerde bir dizialanda geliştirildi. Yapısalcılığın uygulayıcıları arasında antropolog ClaudeLévi Strauss, edebiyat eleştirmeni Ronald Barthes, Psikanalist Lacan, Marksistfilozof ve sosyolog Louis Althusser ve filozof Michel Foucault ile Jacques Derrida’yeralırlar.

    Yapısalcılığınkökenlerini ve dil bilim ile ilişkisini kavrayabilmek.

    Yapısalcılık dilsözkarşıtlığında dilin analizine,dolayısıyla toplumsal pratiklerin analizineyönelerek çığır açmıştır. Yapısalcılık toplumsal bütünlükleri ve bunlarınişleyişlerini açıklayan mekanizmaları gösterir. Dilbilimin katkısı çözümlenmeyeçalışılan toplumsal pratiklerin, insanın dil kullanım özelliği ile birliktedolayımlanmış pratikler olduğu iddiası ile ortaya çıkar. Dolayısıyla, nesneldenen toplumsal pratikler dil ile adlandırılıp, anlamlandırılır ve toplumsalile zihinsel arasıdaki tek dolayım dil olur. Yapısalcılığın gelişmesinde S.Freud’un insan ilişkilerinin belirlenmesinin kaynağı olarak gördüğü bilinçdışıdüşüncesi önemli olmakla birlikte esas kökenleri Saurrure’un çalışmalarınadayanır. Saussure çalışmalarında dilin kendisinin yapısal özelliklerini eşzamanlı (senkronik) olarak inceler. Saussure dil içerisinde “dil” ve “söz”arasına bir ayrım getirir. Dil bir sistemdir ve söz ise dil sistemi içindekibireysel gerçekleştirme edimleridir. Bir eylem olarak konuşma ancak geçerlilikkazandığı sistemin bütünü üzerinden anlaşılabilir. Saussure göre dil, bireylerinkonuşmalarından bağımsız olarak var olan bir sistem ya da yapıdır. Saussuregöre dil yapısının unsurları göstergeler yani işaretlerdir. Yapısalcılığınkurucu elemanları da bu işaretlerdir.

    Yapısalcılığınsemiyoloji (göstergebilim) ile ilişkisini açıklayabilmek.

    Semiyoloji, basitçedil, edebiyat, sanat ve diğertüm alanlarda beliren işaretlerin ya da işaretsisteminin genel bir çalışmasıdır. İlk olarak Saussure’un çalışmalarında ortayaçıkan semiyoloji ancak 1960’larda kitle iletişim ile kültürel çalışmalardagelişme imkânı bulabilmiştir. En önemli ve öncü takipçisi de Roland Barthesolmuştur. İşaretler sistemini çalışmayı mümkün kılan semiyoloji insankültürünün araştırılmasında yapısalcı düşüncenin olabildiğince genişlemesinisağlar. Semiyolojinin konusunu oluşturan anlamlama dizgeleri el, kol, başhareketleri, ezgili sesler, nesneler, törenler, protokoller ve gösterilerdir.Bu dizgelerin hepsi dille bağlantılıdır. Her gösterge dizisi dille iç içedir vebir bölümü dil dizgesiyle yapısal bir yineleme içerisindedir. Giyecekler,yiyecekler v.b. nesne bütünleri dizge durumuna dil aracılığıyla ulaşırlar.Semiyoloji toplumsal anlamlandırmanın sistematik yapısının incelenmesi ileilgilidir. Bu noktada semiyoloji özellikle toplumdaki güç ilişkileri ile kültürelkodlar arasındaki ilişkilerin sorgulanmaya başlamasının önünü açmıştır. RolandBarthes’ın semiyolojiye yönelmesinin kökenlerinde de kültürel kodları, burjuvatoplumunun kendini donattığı temsil etme biçimleri olarak görmesindenkaynaklanır.

    Yapısalcılığın sosyalantropolojide gelişimini özetleyebilmek.

    Yapısalcılığın sosyalantropoloji ile olan ilişkisini Claude LéviStrauss kurar. LéviStrauss’unçalışmaları ağırlıklı olarak mitlerin yapısal çalışmasına dayanır. Ne var kiburada “mit” R. Barthes’da olduğu gibi burjuva toplumunun günlük yaşantısınınadlandırıldığı bir işaret ya da anlamlandırma sistemi değildir. Onun yapısalçalışmasında “mitler” daha çok “ilkel” toplumlardan özellikle de Güney Amerikatoplumlarından alınmıştır. LéviStrauss ana terim olarak işareti alır veyapısalcı kavramları antropolojik verilere dönüştürür. Kullandığı yapısalmodeller üretim ve değişim süreci içerisinde eşz amanlı (senkronik) anıvurgular. LéviStrauss tüm kültürlerdeki gündelik faaliyet lerin ve geleneklerintemelinde belirli evrensel kurallar yattığını düşünür ve çalışmalarında buevrensel kuralları keşfetmeye çalışır. Bu düşünceye göre özellikle akrabalık,yemek pişirme ve benzeri gözlemlenebilen gündelik gelenek, görenek ve kültürelalışkanlıkların temelinde, dil bilimdeki gramer ve anlam yapılarına oldukçabenzeyen, evrensel yapılar ve kurallar yatmaktadır. Ona göre kültüreletkinliklerimiz dil yapılarında olduğu gibi doğakültür, cennet/dünya gibikarşıtların sembolik uzlaşısı temelinde oluşmaktadır. Tüm bunların temelindeise insan bilincinin evrensel ilkelere göre işleyen yapıları yatmaktadır.LéviStrauss’un Totemizm (1969) ve Yaban Düşünce (1972) adlı çalışmaları bukavramsal düşüncenin ürünleri olarak ele alınabilir. Bu çalışmaların sonucundaLéviStrauss, örneğin totemizmin yalnızca kabile topluluklarına özgü ve tek birşey olduğu görüşüne karşı çıkar. Ona göre totemizm, genel görüngünün birparçasıdır ve bu da insan düşüncesinin örgütlenmesiyle ilgilidir.

    YapısalcılığınMarksist düşünce üzerindeki etkilerini değerlendirebilmek.

    Louis Althusseryapısalcı Marksizm’in öncüsü ve en önemli temsilcisi olarak kabul edilmektedir.Althusser’in çalışması Marx’taki altyapı ve üstyapı arasındaki ilişki sorununaodaklanır. Althusser’de toplumsal bütünlük kompleks bir yapıdır. Althusser’egöre toplum veya onun deyimiyle toplumsal formasyon, ekonomik, politik veideolojik olmak üzere üç ana düzeyden (yapıdan) oluşur. Althusser her“toplumsal düzey”in belirli bir pratiğe ve ilişkilere bağlı olduğunu söyler.Ekonomik düzeydeki ekonomik pratiği tanımlayan“ Doğanın toplumsal ilişkileriçerisinde dönüştürülmesidir.” Politik pratikte ise toplumsal ilişkilerindönüştürülmesi söz konusu iken, “İdeolojik düzeyde ve pratikte ise, insanınkendi hayatıyla ilişkisi demek olan ideolojik tasarımlar dönüştürülür.”Geleneksel Marksizm toplumda her şeyin ekonomik altyapı tarafındanbelirlendiğini savunurken, Althusser her bir düzeyin görece bağımsız veya özerkolduğunu savunur.

    Yapısalcılık ilepostyapısalcılık ilişkisini ve psikanalizle bağlantısını ilişkilendirmek.

    Postyapısalcılığınöncülerinden Lacan’a göre bir tedavi yöntemi olarak psikanaliz, dil içinde vedil aracılığı ile gerçekleşir. Ona göre Psikanalizin nesnesi olan bilinçdışı dadilin mantıki bir sonucu olarak ortaya çıkar. Psikanalizi bir dil analiziolarak görür ve psikanaliz pratiğinde ulaşmak istediği sonuç bir “anlam”dır. Buise yapısal bir belirlenimdir. Lacan’a göre, “Birey kendisi de dil içerisindebelirlenmiş bir konumdan konuşur. Bu konum Oedipal söylem tarafından verilir.Psikanaliz için dile hangi konumdan girildiği önemlidir. Öznenin kendisidekendi sözünde bir dilbilimsel gösterenle temsil edilir. Böylece özneninkendisi de dilin kendisini temsil etmesini sağlayan gösterenin dil tarafındanbelirlenmesi ile belirlenmiş olur” (Tura, 1996, 99).

    Yapısalcılık ilepostyapısalcılığı karşılaştırabilmek.

    Postyapısalcılarınyapısalcılara en önemli eleştirileri, sistemi ikili karşıtlıklar biçimindeanlamaya çalışmaları ve dilsöz karşıtlığında ya dile ya da söze vurgu yaparaktoplumu anlamaya çalışmalarıdır. Yine yapının özneye dışsal olması ve özneninyapı tarafından belirlenmesi postyapısalcılığın eleştirileri arasına girer. Buikili yapıların ve söz merkezciliğin eleştirisi için de J. Derrida yapısökümyöntemini geliştirir.

    Foucault da yapısalcılığınbütün ilişkileri dilsel, simgesel ve söylemsel bağlamda ele almasınıneleştirilmesinden hareketle diğer kuramcılar gibi iktidarla ilgilenir.Dolayısıyla, “bireylerin iktidar ilişkileriyle belirlendiğini, iktidarıntoplumsal gerçekliğin değişmez ilkesi olduğunu söyleyen” görüşe sahip oldu(Sarup, 2004, 110). İktidar ve söylem üzerine vurguları çalışmalarının anatemasını oluşturdu. Derrida’nın yapısökümle okumak istediği metinler isegeleneksel sosyal bilim anlayışı dediği kuramsal yapılarını ikili karşıtlıklarüzerine kuran anlayışları eleştirdi. Yapısöküm herhangi bir metnin içinde geçenkavramların metnin bütünlüğü açısından tutarsız ve ikircik kullanımından yolaçıkarak, metnin yazarının kurduğu kavramsal ayrımların başarısızlığınıaçıklamak amacıyla geliştirilmiş bir metin okuma yöntemidir. Foucault olayları,düz çizgisel ve gelişimsel dizgeler halinde anlatan geleneksel tarih yazımıanlayışını eleştirerek soykütüksel çözümleme ve arkeloji yöntemini geliştirdi.

    KENDİMİZİ SINAYALIM1.Freud’un çalışmalarında insan zihninde var olan ve insan düşüncesinin doğasınıyöneten yapıları ortaya çıkaran alanı tanımlamada kullandığı kavramaşağıdakilerden hangisidir?a. Psikanalizb. Bilinçdışıc. Yapıd. Egoe. Dil

    2. Saussure’e göredilin yapısının en önemli unsuru aşağıdakilerden hangisidir?a. Göstergeb.Gösterenc. Gösterilend. Söze. Bilinçaltı

    3. Saussure’unçalışmalarında ortaya çıkan ve bir sistem olarak dil içerisindeki yapısalilişkilerle ilgilenen dil çalışmasına verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?a.Artzamanlı dil çalışmasıb. Eşzamanlı dil çalışmasıc. Psikanalizd. Yapısöküme.İşlevselci

    4. Barthes’ınçalışmalarında göstergelerin “mit” olarakda tanımlanan gizil anlamlarını ifadeetmede kullanılan kavram aşağıdakilerden hangisidir?a. Yananlamb. Düzanlamc.Çağrışımsal düzlemd. Adlandırmae. Kodlama

    5. LéviStrauss’unyapısal antropolojisinin sistemi oluşturan unsurların iç değerlerine değil, biraraya gelme yollarına odaklandığı anahtar kavramlar aşağıdakiler denhangisidir?a. Farklılık ve ilişkib. Eşzamanlı ve artzamanlıc. Gösteren vegösterilend. Yapı ve öznee. İlkel ve gelişmiş

    6. Lacan,LéviStrauss’un bütün toplumların temelini oluşturduğunu söylediği hangi yapısalçözümlemesine derinden bağlıdır?a . Tavşan dudakları ve ikizler mitininçözümlemesineb. Akrabalık sistemlerinin çözümlemesinec. Ensest tabusununyapısalcı çözümlemesined. Doğa ve kültür karşıtlığı çözümlemesinee. Kadınınmübadelesinin çözümlemesine

    7. Aşağıdakilerdenhangisi Althusser’e göre toplumsal formasyonu oluşturan öğelerdir?a. Devletinbaskı aygıtlarıb. Devletin ideolojik aygıtlarıc. Ekonomik, politik ve ideolojikdüzeylerd. Adlandırma mekanizmalarıe. Çağırma mekanizmaları

    8. Aşağıda verilendüşünüryöntem ikiliklerinden hangisi tarihin göz ardı ettiği bir dizi görüngüeşliğinde, görülmeye değer olaylardan ayıklanarak dışlanan tek tek olaylaradönen ve onları canlandırmaya, korumaya çalışan yöntemdir?a. M. FoucaultArkeolojik yöntemb. J. DerridaYapısökümc. L. AlthusserToplumsal Formasyond. M.FoucaultSoykütüksel Çözümlemee. S. FreudSerbest Çağrışım Tekniği

    9. Aşağıdakilerdenhangisi J. Derrida’nın yapısökümlekarşı çıktığı düşünce biçimidir?a. Bulunuşmetafiziğib. Dolayım durumuc. Artzamanlı düşünced. Eşzamanlı düşüncee. Dil/sözkarşıtlığı

    10. Aşağıdakilerdenhangisi F. Saussure ve R. Barthes’ıbirbirinden farklılaştıran karşıtlıktır?a.Doğakültürb. Kadınerkekc. Aşağıyukarıd. Açıkkapalıe. Dilsöz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder