MODERN SOSYOLOJİ TARİHİ ÜNİTE 4
SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİLİK
SEMBOLİK ETKİLEŞİMCİ BAKIŞ AÇISI
Sembolik etkileşimci bakış açısının, sosyoloji kuramının gelişiminde önemli bir rol oynayan George Herbert Mead tarafından geliştirildiği ve bu bakış açısının daha sonra sembolik etkileşimcilik olarak adlandırıldığı öne sürülür. “Mead bütün olarak toplumları çalışmaktan çok, küçük ölçekli toplumsal süreçleri çözümlemeye daha fazla önem vermiştir.
· Sembolik etkileşimcilik, 1970’li yıllarda,özellikle yapısal işlevselci yaklaşım ile Amerikan sosyolojisinde egemen birparadigma oluşturan ve T. Parsons tarafından geliştirilen toplumsal sistemlerteorisine önemli bir alternatif olarak görülmüştür.
· İşlevselcilikgibi yapısalcı yaklaşımlar toplumu, toplumsal yapılar açısından çözümlemeyeçalışmış, bireylerin içinde yaşadıkları toplumun yapısı tarafından şekillendiğiniileri sürmüşlerdir. Sembolik etkileşimcilik ise aktif, yaratıcı olarak gördüğübireylere diğer yaklaşımlardan daha fazla ağırlık vermiştir .
· Sembolik etkileşimcilere göre, bireyin davranışıtamamen yapılar tarafından belirlenmemektedir. Birey, bulunduğu eylemlerdekısmen özgürlüğe ve seçme şansına sahip bulunmaktadır .
· NOT:Sembolik etkileşimci bakış açısının vurguladığı en önemli öge benlikkavramıdır.
· pozitivist bakış açısının karşısında yer alanbir yaklaşım olarak sembolik etkileşimcilik, benlik kavramını yaklaşımınınmerkezine yerleştirerek benliğin irade sahibi, aktif yönünü odak noktası olarakele almaktadır.
· Bununla birliktesembolik etkileşimci yaklaşım, doğa bilimlerindeki nedensel çözümleme yerine,toplumsal gerçekliği içeriden tanımlamaya çalışarak, bireylerin basitçe gündelikyaşamlarındaki görüşlerini, duygularını ve eylemlerini yorumlamayı amaçlamaktadır.Fakat yaklaşımının merkezine benlik tartışmasını koyması nedeniyle semboliketkileşimciliğin, yapısalcı ve sistem yaklaşımları kadar etkili olamadığı belirtilmektedir.
· Sembolik etkileşimcilik ile Max Webersosyolojisi arasında bazı benzerlikler görülmektedir. Weber sosyolojisinde,herhangi bir eylemde bulunan bireylerin öznel durumları anlaşılmadan, bireyseleylemlerin nedensel açıklamasının yapılamayacağını ileri sürmektedir.
· Sembolik etkileşimciler ise sosyolojikçözümlemelerde yer alan nedensel açıklamaları reddetmemekle birlikte, nedenselilişkilerin kurulmasını, sosyologların çalışmalarının önemli bir bölümü olarakgörmezler.
· Sembolik etkileşimciler, pozitivistler içinönemli olan istatistiksel bilginin de insan davranışlarının iç yüzününkavranmasını sağlayacak pek fazla bir katkı sağlamadığını belirtmektedirler.Çünkü sembolik etkileşimciler, insan davranışlarının geniş anlamda, insanlarınkendilerini çevreleyen dünyayı yorumlamada ve kendi yaşamlarını anlamlandırmadaya da yaşamlarına anlam vermede kullandıkları birtakım içsel süreçlertarafından yönetildiğini kabul etmektedirler.
· NOT: Weber,insanı düşünebilme yetisine sahip olan, toplumsal yaşamda başkalarınındüşüncelerini ve tepkilerini hesaba katarak hareket eden kültürel bir varlıkolarak tanımlamaktadır. Bu nedenle Weber’e göre insan eylemi ‘toplumsaldır’ vetoplumsal eylem, bilimsel olarak açıklanmadan önce, bireylerin eylemlerineyükledikleri anlamların yorumlanması gerekmektedir.
· Sembolik etkileşimci yaklaşım tarafından toplumsaleylem, bireylerin bu eylemlere yükledikleri anlamlar bağlamında elealınmaktadır.
· Sembolik etkileşimciler, bireyin eyleminin, toplumsalbir uyarana karşı doğrudan bir tepki olarak ele alınmasını eleştirmektedirler.
· Bireyler toplumsal olmaları Sembolik etkileşimciyaklaşım, insanın toplumsal etkileşiminin doğası üzerinde durmaktadır. Bubağlamda, toplumsal aktörler arasında sembolik iletişim sürecileriyle etkileşimhâlindedirler ve toplum etkileşim hâlindeki bu insanlardan oluşmaktadır.
· NOT: Semboliketkileşimci bakış açısı, suç sosyolojisi alanında, suça yönelikKdavranışçalışmalarında etkili olmuş ve ‘etiketleme teorisi’ için teorik bir temelsağlamıştır.
· William Isaac Thomas ve Charles HortonCooley erken dönem etkileşimci bakışaçısının oluşumu sürecinde önemli katkılarda bulunmuşlardır. George HerbertMead ise sembolik etkileşimciliğin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Mead’inardından öğrencisi Herbert Blumer sembolik etkileşimciliğe önemli katkılardabulunmuştur.
· Mead, çalışmalarında Cooley’nin yaklaşımındanetkilenmiş, onun ayna benlik kavramını geliştirmiştir. Bu anlamda Mead benlikkavramını, toplumsal bir fenomen olarak ele almıştır. Toplumsal benliğin,diğerleriyle toplumsal etkileşim süreci aracılığıyla ortaya çıktığınıbelirtmiştir. Etkileşimin en önemli ögeleri olan semboller ve anlamlar,toplumsal yaşamın temellerini oluşturmaktadır. Blumer’ın çalışmaları ise büyükölçüde Mead’in düşüncelerinden etkilenmiştir.
Sembolik EtkileşimdeSembol ve Anlamlar
· Sembol, bir şeyi ifade eden herhangi bir jest,işaret veya nesne olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar birbirleriyle etkileşimhalindeyken, sembolleri öğrenmekte ve kullanmaktadırlar. Semboller, bitmemişgerçeklikler olarak devam eden bir süreç içerisinde yer almaktadır. Semboller,aynı zamanda anlamların taşıyıcılarıolarak kabul edilmektedirler .
· Sembol, nesne ya da olayları özel bir biçimde tanımlamaktadır.Semboller, nesne ve olaylara özel bir anlam yüklemektedir. Bu anlamlar, insanlarındoğal ve toplumsal çevreleriyle kurdukları etkileşim aracılığıyla ortaya çıkmaktadır.
· İnsanlar, özel uyaranlara karşı otomatik olaraktepki vermek üzere genetik olarak programlanmadıkları için, insan davranışlarıiçgüdülerle yönetilmemektedir. Bu nedenle insanlar davranışlarını yönetmek içinsembolik etkileşime ihtiyaç duymaktadırlar. Hayatta kalmak ve yaşamlarınısürdürebilmek için insanlar, anlamlara ihtiyaç duymaktadırlar.
· İnsanlar, anlamları nesilden nesile aktarmakapasitesine sahip olmakla birlikte, aynı zamanda başkalarının eylemlerini vedünyayı yorumlayabilme kapasitesinede sahiptirler.
· Sembolik etkileşimde dil ve jestler en önemlisemboller olarak tanımlanmaktadır. Dil, bir taraftan bireyin deneyimi olarakgörülürken diğer taraftan onun toplumdaki kullanımını yöneten kurallar bütünüolarak ele alınmaktadır .
· Jestler ise sözel seviyede bulunmamaklabirlikte, bilinçli bir anlam ya da amaçda taşımamakta, ancak diğerlerinintepkilerinin uygunluğunun değerlendirilmesinde ipucu olarak hizmetetmektedirler. Jestlerle iletişim, bir eyleme ara vermeksizin, bir anlamın veyatanımın aracısı olmadan, anında ortaya çıkmaktadır Sesli jestler ve toplumda bujestlere bağlı olarak görülen davranışlar, sembolik etkileşim için temelsağlamaktadırlar
Sembolik Etkileşimciliğin TemelVarsayımları
1- İnsanlar, öğrenilmiş anlamların sembolik birdünyasında yaşarlar.
2- Semboller, toplumsal süreçlerde ortaya çıkar vepaylaşılır.
3- Semboller, insan davranışını etkilemesibakımından önemlidirler.
4- Zihin, işlevsel, irade sahibi ve bireyinçıkarlarına hizmet eden teleolojik bir varlıktır.
5- Benlik, toplumsal bir kurgudur.
6- Toplum, toplumsal süreçler sonucunda ortayaçıkan dilsel ya da sembolik bir kurgudur.
7- “Sempatetik içe bakış” (sympatheticintrospection) sorgulamanın zorunlu bir biçimidir.
ERKEN DÖNEM ETKİLEŞİMCİDÜŞÜNÜRLER
Thomas ve C. H.Cooley
· NOT: Thomas’ınkatkıları arasında yetişkinlerin toplumsallaşması ve durum tanımlaması kavramlarınıoluşturması yer almaktadır. Sembolik etkileşimcilikte yetişkinlerintoplumsallaşması, toplumsallaşma süreci içerisinde bir aşama olarak elealınmaktadır.
· Not:yetişkinlerin toplumsallaşması ,toplumsal aktörlerin sürecin sondakiaşamalarında yeni roller (anne,baba,işçi) almalarını içermektedir.
· Diğer kavram olan durum tanımlaması ise, etkileşimcibakış açısında önemli bir yer tutmaktadır ve insanların eylemde bulunmadan önceanlamları bir araya getirerek karar verme sürecindeki müzakere anını ifadeetmektedir.
· Erken dönem etkileşimci yaklaşımın önemlidüşünürlerinden biri olan Cooley ise, ayna benlik ve birincil grup kavramları ile etkileşimci bakışaçısını vurgulamış ve aynı zamanda toplumun zihinsel olarak tasarlanması teorisinigeliştirmiştir. Ayrıca, insan doğası hakkında bir teori geliştirerek, benliğin gelişimaşamalarını belgelemiştir. Bununla birlikte Cooley, sempatetik içe bakış ile sosyolojialanına yöntemsel bir katkı sağlamıştır .
· Birey diğer insanların kendine yönelik davranışlarınıbir çeşit ayna olarak kullanmaktadır. Bu ayna, bireyin imgesini yansıtmaktadır.Bu durumu Cooley, ayna benlik kuramı ile açıklamaktadır.
· Cooley ,“ayna benlik”i oluşturan üç ögeyi şu şekilde sıralamaktadır:
1- Kendi görünüşümüzün diğer kişiler tarafındannasıl göründüğünün imgelenmesi,
2- Kendi görünüşümüzle ilgili diğerlerinintepkilerinin değerlendirilmesi,
3- Bunların sonucunda kendimizi nasıl (gurur veyautanma gibi) hissettiğimizdir. Bireyi utanç ya da gurura götüren şey mekanik birrefleks değildir, diğerlerinin zihnindeki bu yansımanın tahmin edilenetkisidir.
· Not: Aynabenlik bireyin ,diğer insanların kendisine karşı davranışlarına bağlı olarakoluşturduğu kendi imgesidir.
· Cooley’e göre psikoloji ve sosyoloji, birey iletoplumsal kurumları birbirinden ayrı olarak ele almışlar ve bu nedenle ortakbir yanılgıya düşmüşlerdir. Oysaki birey ve toplum, birbirinden ayrılmaz birbütün meydana getirmektedirler. Bu bağlamda Cooley, aile ve oyun grupları gibibirincil gruplardaki yüz yüze, kişisel ilişkileri incelemiş ve bu ilişkilerinbirtakım psikolojik mekanizmalar yoluyla temel alışkanlık ve tutumları nasıloluşturduğunu göstermiştir
· Birincilgrup: yüz yüze ilişkilerin bulunduğu ,kendi davranış normlarına sahip birgrup olarak tanımlanmaktadır.
· Cooley’nin geliştirdiği “sempatetik içe bakış” yöntemi, insanların tavır ve hareketlerininnedenlerini araştırmaktadır.
· Sempatikiçe bakış: bireylerin başkalarını anlamak için kendilerini onların yerinekoyma yöntemini ifade etmektedir.
· Etkileşimci bakış açısının erken dönemdüşünürleri arasında öne çıkan isimler olarak Thomas ve Cooley, çalışmalarıylabu yaklaşımın oluşum sürecine önemli katkılar sağlamışlardır. Bunun yanındaMead ve Blumer, bu süreç içerisinde yapılan çalışmaları ve ortaya çıkan kavramlarıgeliştirerek sembolik etkileşimciliğin kurucuları olarak tanınmışlardır.
GEORGE HERBERT MEAD
· Mead, sosyolojik düşünce açısından hem nesnelhem de öznel davranışı birlikte ele alarak bunun önemini vurgulayan biryaklaşım geliştirmiştir. Mead, sosyal psikoloji yaklaşımında toplumsalgerçekliği durağan olarak ele almamış bunun yerine toplumsal gerçekliği süreçolarak kavrayan bir görüşü benimsemiştir.
· Mead teorisinin sistematik açıklamasını tamanlamıyla yayınlamamıştır. Yayınlanan eserleri onun ders notlarını ve dağınıkmetinlerini kapsamaktadır. çalışmaları ölümünden sonra toplanarak derlenmiş ve3 kitabını oluşturmuştur. Zihin, benlik ve toplum.,19 yy da düşünce hareketlerive eylem felsefesidir.
G. H. Mead’ın rolalma sürecini açıklayabilmek
* rol alma süreci bireyin etkileşimde olduğu kililerin yerine kendisinikoymasını ifade etmektedir. Toplum,insanların birbiriyle etkileşiminden meydana gelmektedir. İnsanların sembolleraracılığıyla etkileşimde bulunmaları nedeniyle semboller etkileşimin temeli olarak kabul edilmektedir.
* İnsanlarınbirbirleriyle etkileşiminin başarılı bir biçimde gerçekleşmesi sonucundasemboller, anlamlara sahip olmaktadırlar. Toplumsal ilerlemeyi sağlayan etkileşimiçin, toplumun üyeleri tarafından anlamların paylaşılmasının yanında, diğerlerininamaçlarının da yorumlanabilmesi gerekmektedir. Ortak sembollerin varlığı ilemümkün olan bu süreç Mead’in adlandırdığı rol alma süreci ile sağlanmaktadır
* Mead’inyaklaşımında rol alma süreci, bireyin kendini diğerlerinin yerine koymasıdır.
* Mead, rol almasüreci ile bireylerin “benlik” kavramını geliştirdiğini belirtmektedir.Bireyler, diğer insanlarla etkileşime girerek onların farkına varmalarının yanı sıra, kendilerinin de farkındaolmaktadırlar. Kendilerini diğerlerinin yerine koydukları rol alma sürecinde,kendileri ile de etkileşime girebilmektedirler. Başka bir deyişle kendilerine dışarıdan bakabilmektedirler.
Benlik Teorisi
G.H. Mead’in benlik teorisini özetleyebilmek.
*yirminci yüzyılın başında, Amerikanpsikolojisi ve sosyolojisinde egemenolan bakış açısı, benliğin ve bilincin, mekanik ve pasif olarak ele alınmasıolmuştur. Mead bu bakış açısından ayrılan bir yaklaşımla benlik kavramını toplumsal bir fenomen olarakgeliştirmiştir.
* Mead, benliğin kökenleri üzerinde durmuş ve bu kökenleridışsal yönler olarak benliğin pratik toplumsal deneyimlerinde ve içsel yönlerolarak benliğin bilinçli deneyimlerinde aramıştır. İnsan, ancak içinde yaşadığıortama uyarak ve onu kontrol etmeye yönelik bir mücadele içinde yer alarakkendi benliğini oluşturmaktadır
* Mead’e göre benlik, ancak bireyin kendisine dışarıdan birnesne olarak bakabilmesi ile gelişmektedir. Bunu yapabilmek için bireyin,kendisini diğerlerinin bakış açısından gözlemleyebilmesi gerekmektedir.
* İnsanlar içinbelirli anlamlar yüklenen bu değerler, insanların sahip olduğu iki unsura bağlıolarak gelişmektedir:
1- Bilinç , düşünebilme yeteneğini ve içindebulunduğumuz dünyanın farkında olmayı içermektedir. Düşünme ile eylem, insantoplumunun kurulması için temel sağlamaktadır. Mead’in bakış açısında düşünme süreci, basitçebir “iç konuşma” olduğu için düşünme bu yolla mümkün olmaktadır.
2- Öz bilinç , tek ve eşsiz olan kendi varlığımızınfarkında olmayı ifade etmektedir. Öz bilincin oluşmasıyla, insanlar düşünme vemüzakere ile kendilerinin eylemlerini yönetebilmektedirler. Kendileri için amaçlarbelirleyebilmekte, gelecek eylemlerini planlayabilmekte ve eylemin alternatifyönlerinin sonuçlarını göz önünde bulundurabilmektedirler.
· NOT: Benlikbilinci, bireyin kendisinin diğerlerinden bağımsız, toplumsal kimliğinin farkındaolmasını ifade etmektedir.
· Mead’in benlik teorisine göre, birey kendideneyimleri ve kendi yaşamı için bir toplumsal nesne hâline geldiğinde, benliğide davranışları yoluyla oluşmaya başlamaktadır. Birey, davranışları yoluylabelirli roller oynamaktadır.
Mead’a göre bu zihinsel mekanizma insana bazı yetenekler sağlamaktadır:
1- Bilinçli olarak plan yapabilme ve davranışlarınıiçinde bulunduğu duruma ya da kendisinin önceden belirlemiş olduğu amaçlarauygun bir şekilde uyarlama yeteneği sağlamaktadır.
2- Geniş çeşitliliğe sahip semboller aracılığıyla(Dil, bu sembollerden en önemlisi olarak kabul edilmektedir.) başkaları ile iletişimkurabilme ve iletişim sürecinde söylenenin altında yatan ya da ima edileninanlamını yorumlayabilme yeteneği sağlamaktadır.
3- Özbilince sahip olma, başka bir deyişle, sadece bireyin kendi duygularınınvedüşüncelerinin, daha da önemlisi kendi varlığının bilincinde olmasını değil,aynı zamanda başkalarının da varlığının, duygularının farkında olmasını sağlamaktadır.Bununla birlikte zihin, bireyin başkalarının rolünü alabilme ve başkalarınınbelirli bir hareket ya da durumu nasıl yorumlayabileceklerini tahmin edebilme,hatta başkalarına nasıl göründüğünü tasarlayabilme yeteneğine sahip olmasınısağlamaktadır.
· Mead’e göre bu kapasite, insana davranışları veçevresi üzerinde, belirli bir ölçüde kontrol sağlama gücü vermektedir. Bunedenle Mead, insan davranışlarının içgüdülerle ya da dışsal toplumsal güçlertarafından önceden belirlenmiş olmadığını ileri sürmektedir.
· Mead’e göre, zihin ve benlik gündelik yaşamıntoplumsal bir ürünüdür. Toplum, zihin ve benlik olmadan var olamaz. Toplumun enönemli özelliği, toplumun üyelerinin başka bir deyişle bireylerin zihinlerininve benliklerinin olmasını ön koşul olarak gerektirmesidir. Mead, benliğiayrıntılı bir şekilde incelemiş ve onun iki önemli ögesini çözümlemiştir: buögeler, benliğin sembolik iletişim biçimleri geliştirmesine yönelik olandüşünümsel doğası ve yeteneğidir.
· Benliğin toplumsal gelişimi ikili bir sürece dayanmaktadır.Bunlar uzlaşma ve yorumlamadır. Mead’egöre, insanların benlikleri doğuştan olmadığı için, her ne kadar herkesinbenlik geliştirebilmesini sağlayan biyolojik ve genetik bir kapasitesi olsa dabenlik toplumsal olarak oluşturulmakta ve geliştirilmektedir.
1- Ben (I) ve Beni/Bana (Me)
· Mead, bireyin bilinç ve düşünmeye sahip olmasınarağmen, nasıl davranacağının seçiminin, bu davranışın toplumsal bağlamıtarafından belirlendiğini ileri sürmektedir. Mead’e göre bireyin davranışlarıve kendi varlığının farkında olması, diğer bir deyişle benlik, birbirindenayrılamayan “ben” (I) ve “beni/bana” (me) özelikleri içeren bir süreçtarafından belirlenmektedir
· Mead’in teorisinde benlik, hem bir özne hem debir nesne olarak kabul edilmektedir. Benlik, bir taraftan düşünen ve eyleyen birözne olarak “ben” (I) ve diğer taraftan bireyin başkaları için var olan dünyadabir nesne olarak kendi benliğinin farkında olması ile “beni/bana” (me) olarakele alınmaktadır.
· “Ben” ve“beni/bana” Mead’in benlik kavramının paralel parçalarıdır. Bunlar bireyinanalitik olarak ayırt edilebilir iki aşamasını içeren zorunlu bir süreç olarak görülmektedir.
· “Ben”, bireyin bir bütün olarak kendisi hakkındakidüşüncesine dayanmaktadır. “Beni/Bana”,herhangi bir anda ya da durumda, diğer insanların bireyden nasıl davranmasınıbeklediğinin farkında olması ile oluşmaktadır. Başka bir deyişle, bireyinkendisini belirli bir toplumsal rolde tanımlamasıdır.
· Örneğin, birey kendini iyi bir anne veya baba yada iyi bir arkadaş olarak görebilir. “Beni/bana” bireyin toplumsalilişkilerinde diğerlerini ifade etmektedir. Böylece grubun örgütlenmiştanımlamalar ve tutumlarını, yaygın olarak benimsenen anlayış ve beklentileriniya da anlamları kapsamaktadır.
· Örneğin, bir kişi kazayla elini yaktığında,benliğin “ben” durumu, hissedilen acıya karşı tepki yoluyla ifade edilmektedir.Fakat benliğin “beni/bana” durumu, belirli bir biçimde hissedilen acıya karşıtepkinin seçimini belirlemektedir.
· Bu nedenlebireyin tepkisi şu ögelerle belirlenmiş olmaktadır:
1- Kim olduğu (yaş, cinsiyet gibi faktörler)
2- Nerede olduğu (evde, dışarıda, vb.)
3- Kiminle olduğu (aile, arkadaşlar, tanımadığıinsanlar, yalnız vb.)
· Bu anlamda, eğer küçük bir çocuksa elini yaktığızaman tepkisi ağlamak olabilir. Eğer genç biri erkek ise ağlamanın toplumsalolarak kabul edilmeyeceğini düşünebilir ve onun yerine sesli bir şekildeküfretmeyi seçebilir. Kişinin bu durumda küfretmesi, kendi başına evde ya daküfretmesini kabul eden biriyle birlikte ise uygun görülebilir.
· Her eylem “ben” biçiminde başlamakta vegenellikle “beni/bana” biçiminde son bulmaktadır. “Ben” diğerlerinin(“beni/bana”), beklentileri veya tanımlamalarının kontrolü altında gelişeneylemlerin başlangıcını temsil etmektedir.
· Böylece “ben”, eylemi teşvik edici bir destekverirken, “beni/bana”, eyleme yön vermektedir. “Ben” potansiyel olarak yeni,yaratılan etkinlikler önermekte, düzenleyici olan “beni/bana” ise bireyi amacayönelik etkinlik ile gelenek ve kurallara uygun davranışlara yönlendirmektedir.Böylece birey ve toplum arasında ilişkinin karşılıklı bağlayıcı olmasınınanlaşılma sürecinde temel sağlanmış olmaktadır.
· Benlik ancak kendisi ve toplumun diğerbenlikleriyle etkileşime girdiğinde var olmaktadır: Benlik, “ait olduğu grubuntutumunu takınma yeteneğiyle” ortaya çıkmakta ve grubun toplumsalalışkanlıklarını, topluluğun ortak tutumlarını özümsemektedir . Birey, başkalarınınkendisine karşı tutumlarını dikkate alarak aynı zamanda, toplumsal süreci, bireyseldeneyimle bütünleştirmeye çalışmaktadır. Benlik, bu “genelleştirilmiş öteki” tarafındanbir birlik hâlinde örgütlenmiştir.
· “Genelleştirilmiş öteki” , bireyinpsikolojisinin önemli bir unsurudur.
· NOT:genelleştirilmiş öteki toplumsal grubun tutumlarının içselleştirilmesini ifadeetmektedir.
· Genelleştirilmiş öteki, “ben”in ya da kendindenbenliğin (self) ve “beni/bana” ya da bireyin toplumsal yönünün diyalektik birürünü olarak kabul edilmektedir. Böylece her bireyin benliğini, biyolojik vepsikolojik “ben” ile sosyolojik bir “beni/bana”nın birleşimi oluşturmaktadır.
2- Benliğin Oluşum Aşamaları: Mead,çocuğun benlik oluşum ve gelişim süreçlerini üç genel aşama iletanımlamaktadır. Bu aşamaları şu şekilde açıklamaktadır:
A- HazırlıkAşaması : Bu aşamada kendidavranışını değerlendirme yeteneğine sahip olmayan bebek anlamsız taklitleryapar. örneğin okuma yazma bilmediği halde gazete okur gibi yapabilir. çocuk buanlamsız taklitleri diğerlerinin ilgisini çekmek için yapmaktadır.
B- OyunAşaması : Bu aşama çocuğun, bir diğerinin rolünü alma becerisiningelişimine izin veren önemli bir süreçtir .Örneğin çocuklar, anne, öğretmen,postacı ya da şoför rolünü oynayabilirler. Bu gibi oyunları oynamanın en önemliyönü, çocuğun anne ya da öğretmen gibi rollerde kendisi ve oynadığı rolarasında bir farklılık olduğunun farkına varmasıdır. Oyun aşamasında çocuk,yalnızdır ve kendi davranışının farkındadır.
C- BirlikteOyun Aşaması : Bu aşama, benliğin gelişiminin ileri aşamasıdır. Benlik, kişilerindiğerlerinin rollerini almayı öğrenmesi ya da oynamaktan çok, onlara katılmasıile gelişmektedir. Çocuk bir oyuna katıldığı zaman, oyuna katılan başkalarınınrollerini de düşünmek zorunda kalır. Kendisini birden fazla rolü aynı andaalması gereken bir durumda bulur. Futboloyunu bu durumu açıklamak için iyi bir örnektir. Bir futbol oyununda heroyuncu, bir diğer oyuncunun beklentilerini ve amaçlarını tasarlar. Aynı zamandaçocuk kendini, oyuna katılan diğerlerinin bakış açısıyla görmeye başlamaktadır.
Oyun ve birlikte oyunarasındaki fark,
a- katılımcıların sayısı
b- kuralların olup olmamasına bağlı olarakbelirlenmektedir.
· Oyun, herhangi bir kural koymayan bir çocuktarafından oynanmaktadır. Birlikte oyun ise belirlenmiş kurallara sahip olmasıve oyuncu sayısı ile oyundan farklıdır. İki kişilik birlikte oyun, sadece basitolarak rol almayı gerektirmektedir. Daha fazla sayıda çocuğun birlikte oynadığıoyun, “genelleştirilmiş öteki”nin rolünü almayı gerektirmektedir.
· Mead, çocuğun olgunlaşma sürecindeki sonaşamanın, bireyin bütün toplumun tutumunu temsil eden “genelleştirilmişöteki”nin rolünü aldığı zaman ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Birlikte oyunaşamasında, kendi özel rolünü değerlendirmek için çocuk kendini diğerlerininyerine koyarak onların rollerini almaktadır. Bunu yaparken kendisini diğeroyuncuların kolektif bakış açısı aracılığıyla görmektedir. kendisini, Mead’inkavramı ile “genelleştirilmiş öteki”in bakış açısından görmektedir . Bugenelleştirilmiş öteki için aile, eğitim, sendika gibi gruplar örnek olarakgösterilebilir.
· Mead’e göre, aile ya da devlet gibi kurumlar,özel toplumsal rollerin onlara yüklenmesi ile bir mevcudiyete sahipolmaktadırlar. Böylece ‘aile’ kurumu anne, baba, evlat, kardeş toplumsalrollerinden meydana gelmektedir.
· Mead, bir toplumun sahip olduğu kültürün özeltoplumsal roller için uygun davranış biçimlerini önerdiğini kabul etmektedir.İnsanlar özel bir rol içerisinde, beklenen davranışla ve kişinin benlik kavramıile uygun olan yollarda hareket etmeye yönelmektedirler.
· Kültürün ve toplumsal rollerin varlığı, insan davranışınıbir dereceye kadar şekillendirse de Mead, insanların hâlen nasıl davranacaklarıkonusunda önemli seçimlere sahip olduğunu belirtmektedir.
Bu durumun bazınedenleri şu şekilde ifade edilebilir:
1- Çoğu kültürel beklenti özgün olarakgörülmemektedir. Toplum, örneğin, insanların kıyafet giymesini ister fakatgenellikle giyilen kıyafetlerde önemli bir serbestlik görülmektedir. Bunun yanısıra, bireyler, girdiği rollerde önemli seçimlere sahiptirler.
2- Bir başka neden, toplumun her şeyi kapsayan birkültüre sahip bulunmaması olabilmektedir.
3- Bir diğer neden, zaman zaman toplumsal role görehareket etmek mümkün olmamaktadır.
HERBERT BLUMER
· Blumer, Mead ile birlikte sembolik etkileşimciyaklaşımın önemli isimlerinden olmuştur.
· Blumer’ın düşüncesinin bir kaynağını, onun öğretmeniolan G. H. Mead’e karşı açıkça duyduğu hayranlık oluşturmaktadır. Blumer,Mead’in bir öğrencisi olarak derslerine devam etmiş, ölümünden sonraeserlerinin yayınlanmasında yardımda bulunmuştur .
· Bunun yanında Blumer, Mead’in teorileriyle yakındanilişkili bir sosyoloji anlayışı çerçevesinde onun düşüncelerini sistematik olarakgeliştirmiştir. Bu nedenle çalışmalarında ağırlıklı olarak Mead’in etkisi görülmektedir.Ayrıca Mead’in ölümünden sonra Blumer, onun sosyolojik çalışmalarının en önemlitakipçisi olarak kabul edilmektedir.
· Chicago Üniversitesi 20. yüzyılın erkendöneminde sosyolojik merkezlerden en önemlisi olarak kabul edilmektedir.Blumer’in çalışmalarının, Chicago Üniversitesi’nin entelektüel geleneği ileyakından bağlantılı olduğu bilinmektedir.
· “SembolikEtkileşim” kavramını ilk kez Blumer kullanmıştır.
· Blumer’ınyaklaşmına göre sembolik etkileşimcilik, üç temel önermeye dayanmaktadır.
· Blumer buönermeleri şu şekilde açıklamaktadır:
1- İnsanlar nesne ve olaylara karşı,onlarınkendilerine ifade ettiği anlamlara göre hareket etmektedirler.
2- Anlamlar, insanların birbirleriyle olanetkileşiminden ortaya çıkmaktadır.
3- Anlamlar yorumlayıcı bir süreç içerisindedeğişime uğramaktadır.
· Bir nesne, bireye anlam ifade eden bir özelliğesahip değildir. İnsanlar tarafından, nesne ve olaylara anlam yüklenmektedir. Bubağlamda, örnek olarak bir yılana nasıl anlam yüklendiği ele alalım. Bazıinsanlar için yılan, korkulan ve iğrenç olarak görülen sürüngen bir hayvandır.
· Doğabilimciler için ise yılan, doğanın dengesini koruyan ve onun bir parçası olanbir hayvan olarak kabul edilmektedir. Bu yılana yüklenen farklı anlamlar,insanların birbirleriyle girdiği etkileşim sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bunedenle nesneler, doğrudan değil, onlara yüklenen anlamlarla tanınmaktadır.
· Blumer’a göre, bir nesnenin kişiye ifade ettiğianlam, diğer kişilerin o nesne ile ilişkili olarak kendisine davranma biçimiaracılığıyla oluşmaktadır
· Blumer’ın çalışmaları işlevselci yaklaşımın etkiliolduğu dönemde gerçekleşmiştir. İşlevselci yaklaşım, bireyden çok toplumsalgrubu, öznelden çok nesnel gerçekliği vurgulamaktadır. Blumer soyut ilişkilerçerçevesinde, makro veya büyük boyutlu (grand) teorilerin karşısında yeralmaktadır
· Blumer’ın etkileşimci bakış açısı, sosyolojideönemli bir ağırlığa sahip olan pozitivist, yapısalcı ve sistem yaklaşımlarıtarafından sunulan görüşlere karşı bir duruş sergilemektedir. Blumer’a göretoplumun, toplumsal aktör aracılığıyla süren bir etkileşim süreci olarakgörülmesi gerekmektedir. Bunun tersine, sosyolojide ana akımlar, özellikleişlevselcilik, toplumsal eylemi toplumsal sistemin sınırlamalarına yönelik mekanikbir tepki olarak tanımlama eğilimi göstermektedir. Ayrıca eylemi, bireyler aracılığıylave onlar üzerinde rol oynayan faktörlerin bir ürünü olarak ele almaktadırlar.Bununla birlikte, insanların eylemlerinin toplumsal sistemin ihtiyaçları ve bu sisteminbir parçasını oluşturan değerler, roller ve normlar tarafından şekillendiğiniileri sürmektedirler. Blumer bu bakış açısını reddetmektedir. İşlevselciyaklaşımın, insanların kendi toplumsal dünyalarını aktif olarak yarattıklarınıgöz ardı ettiğini ve onları, dışsal sınırlamalara pasif olarak tepki verenlerolarak resmettiğini vurgulamaktadır.
· Blumer, işlevselcilerin ihmal ettiği öznel anlamüzerinde durmuş, toplumu özerk bir yapı olarak ele almak yerine, sembolik biretkileşim olarak ele almıştır. Blumer’a göre toplum, insan eylemlerinin birbelirleyicisi olarak değil, toplumsal eylemin yer aldığı bir çerçeve olarakgörülmektedir.
· Blumer’ındaha önce belirtilen üç önermeye dayalı olarak açıkladığı sembolik etkileşimciyaklaşımı, bu önermelerin yanında bazı temel düşünceleri içermektedir. Budüşünceleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
1- Toplum, etkileşim hâlindeki insanlardan oluşmaktadır.Kolektif eylem aracılığıyla bir araya gelen bu faaliyetler, örgütleri vetoplumsal yapıyı biçimlendirmektedir.
2- Etkileşim, başka insanların faaliyetlerinekarşılık olarak verilen tepkilerden oluşmaktadır. Sembolik olmayanetkileşimler, basit uyarana tepki sürecini içermektedir. Sembolik etkileşim, eylemin yorumlanmasınıkapsamaktadır.
3- Nesneler, kendilerinde bir anlamı içsel olaraktaşımamaktadır. Anlam, sembolik etkileşimin bir ürünü olarak ortayaçıkmaktadır. Blumer bir nesneyi, “atıfta bulunulan herhangi bir şey” olarak tanımlamaktadır.Nesneler dünyası, karşılıklı etkileşim yoluyla, “yaratılmış, onaylanmış,dönüştürülmüş ve bir kenara bırakılmışlardır”
Nesneler, üç genişkategoride ele alınmaktadır:
a- masa, tarla, ev gibi fiziksel nesneler,
b- kardeş, arkadaş, müdür, hemşire gibi toplumsalnesneler,
c- değerler, inançlar ve haklar gibi soyutnesneler.
d- İnsanlar, kendileri dışındaki nesneleritanımanın yanı sıra, kendilerini de nesne olarak görebilme yeteneğinesahiptirler.
• Kolektif eylem, grup üyeleri tarafından, eylemlerininbirbirleri ile ilişkili hale getirilerek, uyum içinde olmalarının sağlanmasıanlamına gelmektedir. Kolektif eylem, Blumer tarafından, “farklı kişilercesergilenen farklı eylemlerin toplumsal örgütlenişi” olarak tanımlanmaktadır .
Kolektif Eylem
· Blumer’ın amacı, sosyolojinin değerini artırmakve bunu yapabilmek için, eleştirel bir görüş noktasının kabul edilmesinisağlamak olmuştur. Blumer’a göre, sosyoloji için uygun tutum, insanın gruphayatına ve eylem aracılığıyla kolektif davranışına yakından ve dikkatlicebakmaktır.
· Mead’e göre kolektif eylem , bireylerindiğerlerinin rollerini alarak, kendilerini diğerlerinin bakış açısıyla gözlemlemesi,toplumda kolektif eylem için temel sağlamaktadır.
· Kolektif eyleme katılan bireyler, toplumsalyapıyı oluşturmaktadırlar. Aile ya da şirket gibi bir kurum, kolektif eylemdebulunulan bir birliktelik olarak ele alınmaktadır. Fakat bu kurumlar sabit vedurağan olarak görülmemektedir.
· Blumer eylemi, dışsal sınırlamalara yönelik öngörülebilirya da standartlaşmış tepkiler olarak görenleri eleştirmektedir. Buna rağmenBlumer, eylemin bir dereceye kadar yapısal ve rutin hâle getirilmiş olduğunukabul etmektedir. Benzer olarak Blumer, toplumsal kurumların varlığını ve onlarıninsan tavrına koydukları sınırları kabul etmektedir.
· Blummer,eylem ve kolektif eylemin örgütlenmesi ile ilgili olarak üç noktayı vurgulamaktadır:
1- Eylem, yorumu (veya tanımlamayı)gerektirmektedir.
2- Eylemin yönü aniden ortaya çıkmaktadır.
3- Kolektif eylemin oluşum süreci bulunmaktadır.
Blumer’ın YöntemselYaklaşımı
· Blumer’a göre sembolik etkileşimciliğin merkezindedünyanın bir imgesi bulunmaktadır.
· Bu imgenin anlaşılması için Blumer,araştırılması gereken alanları şu şekilde açıklamaktadır:
A- Süreçler, değişimler, yaşam biçimleri, gruplarve bütün toplumların her zaman araştırılması gerekmektedir.
B- Toplumsal hayatın meydana getirdiği anlamlar, sembollerve dillerin araştırılması gerekmektedir.
C- Etkileşimler ve bağlantıların her zaman araştırılmasıgerekmektedir. Bu yaklaşıma göre, tek başına birey ele alınmamaktadır.Diğerleri ile daima etkileşimde olan bireyler bir anlam ifade etmektedir.
· Blumer’a göre, bu araştırılması gerekenunsurları bir arada tutan temel kavram, Mead’den alarak geliştirdiği benlikkavramıdır. Benlik, insanları farklı kılan bir özellik olarak, onlarınkendileri ve diğerleriyle iletişim aracılığıyla yansıtıcı ve geri dönüşlüfikirleri geliştirmesidir. Blumer ve Mead’e göre benlikler, dil, iletişim, rolalma ve diğerleriyle etkileşim üzerindeki olması olası süreçler olaraktanımlanmaktadır
· Blumer, sosyolojide pozitivist yöntemi tanımlayannedensel ilişkiler kurma yöntemini basit olarak görmekte ve reddetmektedir.Blumer’a göre, çoğu sosyolog, araştırmalarını uyguladıkları alanlarda yaşamhakkında çok yüzeysel bilgilere sahip olmalarına rağmen araştırmalarınıyürütmektedirler.
· Blumer, araştırdıkları alanlardaki yaşamhakkında derin bilgilere sahip olmayan sosyologların, gerçek dünya ile çok azilişkisi olan birtakım tanımlamaları, toplumsal dünyaya empoze etmeyeçalıştıklarını belirtmektedir.
· Modern sosyolojide kullanılan istatistiklerinbir yöntem olarak görülmesini eleştiren Blumer, bunun sadece yöntemin birparçası olduğunu belirtmektedir.
· Blumer, bu araştırma yollarının yerine, doğrudanampirik dünyaya dönmeyi önermektedir. Blumer’a göre, gözlem, çalışma veçözümleme için uygun olan bir ampirik dünya vardır. Ampirik bilim içingerçeklik, sadece ampirik dünyada ortaya çıkar, sadece orada aranabilir vedoğrulanabilir.
· Blumer’a göre bu toplumsal ampirik dünya, insanlarve onların yaşamları boyunca meydana gelen gündelik eylemlerinden oluşmaktadır. Blumer, sosyologların, incelediklerialan hakkında derin bilgi sahibi olarak araştırma alanına girmeleri gerektiğiniileri sürmektedir. Blumer, bu konuda araştırmanın çok zor bir iş olduğunu, çokdikkat ve dürüstlük gerektiren bir iş olduğunu, yaratıcı ve disiplinli bir düşünmegerektirdiğini belirtmektedir. Ayrıca, çalışmada esneklik, bulgular üzerindeçok dikkatli bir çözümleme ve araştırmacının, araştırdığı bölge hakkındadüşüncelerini değerlendirmeye kendini hazır hissetmesi gerektiğinivurgulamaktadır .
SEMBOLİKETKİLEŞİMCİLİĞİN ELEŞTİRİSİ
· Sembolik etkileşimcilik, toplumsal yapı vesüreçlerin belirleyiciliği anlayışına karşılık, bireyin eylem ve etkileşimsüreci üzerinde ayrıntılı biçimde duran bir yaklaşım geliştirmiştir. Bunedenle, sembolik etkileşimciliğin genel olarak eleştirilen yönü,çalışmalarının mikro ölçek üzerinde yoğunlaşması olmaktadır.
· Sembolik etkileşimcilik, toplumsal gruplar tarafındanüretilenler üzerinde değil, yorumlayıcı etkileşim süreci üzerinde yoğunlaşmaktadır.Sembolik etkileşimci bakış açısı, bireyi sabit ve belirlenmiş biçimde değil,onu yaratıcı ve kendiliğinden varsayarak ele almaktadır.
· Bu yaklaşım çerçevesinde, sembolik etkileşimciler,küçük ölçekte yüz yüze etkileşim üzerinde çalışmaktadırlar. Bu nedenle, toplumsalve tarihsel yapı ve süreçlere fazla ilgi göstermedikleri ileri sürülmektedir.
· Sembolik etkileşimci yaklaşımda, insan eylemlerinin,toplumsal ve tarihsel olarak bir süreklilik ilişkisi içinde belirlenmiş olarakdeğil, sadece parça parça olaylar, etkileşimler ve durumlar olarak ele alındığıbelirtilmektedir . Fakat toplumsal ve tarihsel faktörler özel etkileşimdurumunu etkilemektedir.
· sembolik etkileşimcilerin, toplumsal yapıyı gözardı etmeleri nedeniyle, toplum üyelerinin, neden toplumsal normlara uygun birşekilde hareket etmeye çalıştıklarını yeterince açıklayamadıkları önesürülmektedir.
· Ayrıca Mead’in kavramlarının çoğunun sezgiseldüzeyde kavranmayı gerektirecek anlamlara sahip olmaları nedeniyle belirsiz kaldığıbelirtilmektedir. Bu belirsizliğin kaynağı olarak Mead’in düşüncesinin parçalarhâlinde formüle edilmesi ve insan tavrının aniden ortaya çıkması ilerisürülmektedir. Bununla birlikte, Mead’in teorisinde bazı ihmaller olduğuvurgulanmaktadır. Mead, araştırmada nasıl bir analitik şemanın kullanılacağınıaçıkça belirtmemiştir. Ayrıca, insan davranışının çalışılması için uyguntekniklere yönelik özgün tavsiyeler vermemiştir .
· Sembolik etkileşimciler, önemle üzerinde durduklarıanlamların kaynağını açıklama konusunda da başarısız görülmektedirler.Eleştiriler, her anlamın etkileşim durumunda kendiliğinden yaratılmadığınıiddia etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder