19 Mayıs 2012 Cumartesi

ETİK 4. ÜNİTE

ETİK 4. ÜNİTE 
-18. VE 19. YÜZYILLARDA ETİK-AYDINLANMA-
*Aydınlanma kavramının içeriğini ve aydınlanmanın insan için önemini en özlü şekilde dile getiren filozof"immanuel kant" tır.
*Kant'a göre aydınlanma,insanın kendi suçuyla düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır.
*İnsanın hayatı aklı ile aydınlatmasıdır.
*Aydınlanma yüzyılı 18. yüzyıldır.
*İnsanların düşünürken ve değerlendirirken dinsel ve geleneksel değer yargılarına bağlı olmaktankurtulmasıdır.-
THOMAS HOBBES-
İnsanlar doğuştan bencildir.
*İnsanların eylemini yöneten güdü 'kendini koruma ve sevme içgüdüsüdür.
*İnsanların hepsinin ortak ereği barıştır.
*Etik,insanların barış ve güven içinde yaşaması için bir araçtır.
*İnsan doğuştan etik bir varlık değildir,etik ilkeler türün yararı için akıl yoluyla ortaya konur.
*Etiği dinden bağımsız şekilde ele almıştır.
-JOHN LOCKE-
*Etik sorunları toplumsal ve hukuksal bakımdan ele alır.
*İnsan zihni bir tabula rasa'dır.
*İyi ve kötüyü belirleyen şey haz ve acıdır.
-BERNARD DE MANDEVİLLE-
*İnsanda esas olan ve onu başarıya götüren şeyin "bencillik" olduğunu belirtmiştir.
*Etik boyutun toplumun iyiliğine ve kültürün gelişmesine bir katkısı yoktur.
*Bütün insanların erdemli olduğu bir toplum olamaz.
-FRANCİS HUTCHESON VE ANTHONY ASHLEY COOPER, EARL OF SHAFTESBURY-
*Hutcheson ve shaftesbury etik duyarlılığın temelinde bir duygunun bulunduğunu düşünmüştür.
*Duygu insanı, iyiye,güzele ve doğruya yöneltir.
Hutcheson;*İnsandaki ahlaksal ayrımlar yapma yetisinin ahlak duygusu olduğunu belirtmiştir.
*İnsanda doğal olarak bir güzellik duygusu vardır.
*Eylemlerdeki istemeyi belirleyen şey akıl değil duygudur.
*Erdemli kimse ile sanatçı arasında benzerlikler vardır.
*Ahlak duygusunun altıncı duyu olduğundan söz eder.
(ÖZGECİLİK;kişilerin eylemlerinde hiçbir çıkar beklemeksizin başkalarının gözeterek eylemde bulunmalarını benimseyen anlayıştır).
-DAVID HUME-
*Ahlak algılarının anlama yetisinin işlemler arasında değil beğeniler ve duygular arasında sınıflandırılmasıgerektiğini belirtir.
*Aklı ve duyguları birbirinden kesin olarak ayırır.
*Erdemlerin ve kötülüklerin övülen ve yerilen belli özellikler olduğunu öne sürer.
*Erdemleri 4'e ayırır
.*İnsanın ahlaksal karaktere sahip olabilmesi ve toplumsal erdemlerle hareket edebilmesi için ihtiyacıolan şey "sempati"dir.
*Haz ve acının eyleme geçirici başlıca duygular olduğunu düşünür.
-İMMANUEL KANT-
*Yunan felsefesinin fizik etik ve mantık olarak 3 bilime ayrıldığını söyler.
*Ona göre etik;belirli nesnelerle ve bu nesnelerin bağlı olduğu yasalarla ilgili olan içerikli felsefedenözgürlüğün yasalarına ilişkin olana etik denir.
*Özgürlük her şeyden önce bir düşüncedir.
*Saf aklın eleştirisinde 4 anitomi üzerinde durur,özgürlük bunlardan biridir.
*Ahlak yasasının 3 buyruk şeklinde dile getirir: 1-kesin buyruk,2-ödev buyruğu,3-pratik buyruk'tur.
*Ahlak yasası akıl yetisiyle ortaya konur.
*İyi istemek ahlak yasasının buyurduğu şekilde istemektir.
*Koşulsuz buyruğun buyurduğu şekilde istemektir.
-JOHN STUART MİLL-
*Toplun sorunlarına,iktisat ve politika konuların,özgürlük ve kadınla ilgili sorunlara eğilmiştir.
*Bentham'ın temellerini attığı faydacılığı benimsemiştir.
*Eylemlerimiz mutluluğu sağladığı ölçüde doğrudur,mutsuzluğa yol açtıklarında ise yanlıştır.
*Mutluluk aynı zamanda ahlaklılığında ölçütü olmaktadır.
*İnsanın ulaşmak istediği hazları "düşünce hazları" ve "beden hazları" olarak ikiye ayırmıştır.
*Mill'in faydacılığı'nda mutluluk arzu edilen tek şeydir.
*Erdemse haz'za götürdüğü ve acıdan uzaklaştırdığı için arzu edilmektedir

İNSAN VE TOPLUM - ÜNİTE 6-

DEMOGRAFİ VE NÜFUS
                  Doğum, göç ve ölüm=bu temel süreçlere demografik süreç denir.
                   NÜFUS YAPISINI OLUŞTURAN SÜREÇLER
Temel biyolojik özellikler yaş ve cinsiyettir.
Yaş ve cinsiyet
            Yaş yapısı genellikle 5 sınıf aralığının oluşturduğu gruplar halinde verilir(örn=25-29 yaş grubu).
            Bağımlılık oranı=her 100 çalışabilir durumda olan düşen bağımlı sayısı olarak yorumlanır
Bağımlılık oranının yüksek olması, o ülkenin gelişmekte olan ülkeler arasında olduğunu gösterir.
            15 yaşından küçük nüfusun yaygın olduğu ülkeler AFRİKA, ASYANIN BİR KISMI, LATİN AMERİKA ve KARAİPLERdir.
YAUKEY ve ANDERTAN’a göre=nüfusun yaşlı olması gelişmişlik göstergesidir
            Haneler-toplumsal birimlerdir.
            Toplumsal tabakalaşmayı ölçen 2 değişken vardır. MESLEK ve GELİRdir
KABA DOĞUM HIZI: bir yıl içinde tüm yaş grubundan annelerin yaptıkları doğum sayısının genel nüfusa oranıdır.(her 1000 kişiye göre oranı gösterir)
GENEL DOĞURGANLIK HIZI: kadınların doğurganlık yaşı olarak 15-49 değil 15-44 yaş aralığı kabul edilen oranıdır.
YAŞ GRUPLARINA GÖRE DOĞURGANLIK HIZI(YGGDH)
1 yıl boyunca, bir yaş grubunda yer alan kadınlara düşen doğum sayısıdır,yıl ortalamasındaki sayı dikkate alınır (HER 1000 KADIN)
TOPLAM DOĞURGANLIK HIZI
Doğurganlık hızının aralıklı toplamı (WEİGHTEDSUM) alınarak yaş grubunun sınıf aralığını oluşturan 5 ile çarpılır. (örn:A ülkesi TDH=444x5= ? gibi)
NÜFUS KURAMLARI
MALTHUS: yiyecek üretimi aritmetik oranla arttığı bu nedenle toplumlarda nüfus artışını kontrol edecek mekanizmalar geliştirildiğini öne sürer
SADLER: doğurganlığın nüfus ile ters orantılı olduğunu öne sürer
DOUBLEDAY: beslenme türünün doğurganlığı etkilediğini öne sürer
DUMANT: sosyal damarların yoğun olduğu yerlerde doğurganlık düşüktür der.
FETTER: doğurganlıkta insan davranışlarındaki iradenin belirleyici olduğunu öne sürer
NİTTİ: bireyselliğin yüksek olduğu toplumlarda doğurganlık düşüktür der.
BRETTANO: zevke düşkün insanın artan zenginlikle farklı eğlencelere yöneldiği için doğurganlık düşer der.
UNGERN-STENBERG: akılcı zihniyetin topluma hakim olmasıyla düştüğünü öne sürer.
            ‼nüfus kuramları arasında en ünlüsü MALTHUS’unkidir
NÜFUS ARTIŞININ SINIRLARI:
MALTHUS(nüfus ilkesi üzerine bir çalışma adlı eseri vardır)
*yiyecek insan için zorunludur.
*cinsler arası çekim (tutku) zorunludur.
            Sefalet bu kanunun yüksek sonucudur, ahlak düşkünlüğü ise yüksek ahlakın sonucudur.
MALTHUS’a göre nüfus artışını kontrol etmek üzere 2 kontrol mekanizması olabilir
1-ölüm hızını artıran pozitif kontrol mekanizması
2-doğum hızını düşüren önleyici kontrol mekanizması
(1803 de eklediği) 3- ahlaki kısıtlama
YOĞUNLUK
            1-Doğurganlık nüfus yoğunluğu ile ters orantılıdır.
            2-doğurganlık ölüm hızı ile doğrudan değişir(doğurganlık+ ise ölüm hızı + dır)

BESLENME PRENSİBİ
THOMAS A DOUBLEDAY: bitkiler ve hayvanlar üzerinde beslenmenin yarattığı etkileri inceleyerek elde edilen sonuçları insanların doğurganlığı içinde geçerli olduğunu savunur.
SOSYAL DAMARLAR
DUMANT: bir toplum üyesinin o toplumun değerlerine göre saygınlık kazanabilmek için, ortaya çıkan bireysel dürtülerdir.
                  Kişisel gelişimi engellenen insan hayvansal dürtülere boyun eğer. Sosyal damarlar etkinse sosyal hareketlilik yüksektir.
DUMANT: yüksek doğurganlığın nedeni yoksulluk ve cehalettir.
ARTAN BİREYSELLİK KURAMI
FRANCESCO S. NİTTİ: bireyselliğin etkisini inceler. NİTTİ’nin ideal toplumunda zenginlik dağıtılır ve sosyal damarlar artar.
ARTAN ZENGİNLİK KURAMI
L. BRANTENOYA: insanoğlu zevk düşkünüdür. Zenginlerde; çocuk mükemmelleştirilecek birey olarak görülür.
BRANTENOYA:“yoksullarda sevk seçim imkânı yoktur, yüksek doğurganlığın nedeni cehalettir” der
DOĞURGANLIKTA AZALMA VE AKILCILIK
RODERİCH-STENBERG: “yalnız zenginler değil proletarya(işçi sınıfı) arasında da doğurganlıktaki düşüşün nedeni biyolojik değil zihinseldir” der.
Kadınlar erkekleşmeye başlamıştır burjuvazideki düşük doğurganlığın nedeni budur.
ÖLÜM VE MORBİDİTE
*sonu ölümle bitecek olan hastalıkları, salgınları açıklar
MORBİDİTE HIZI:
VAKA ÖLÇÜMÜ: belli bir zamanda bir hastalıkla ilgili teşhis
YAYGINLIK ÖLÇÜMÜ: Belli bir hastalığa sahip olan bireylerin nüfus içindeki oranı.
KABA ÖLÜM HIZI
YAŞA BAĞLI ÖLÜM HIZI:
Çocuk ölümleri için 3 temel kategori kullanılır
1-YENİ DOĞAN: yaşamın ilk gününden 28. gününe kadar
2-BEBEK: yaşamın ilk yılı.
3-ÇOCUK: yaşamın ilk yılından 5. yılına kadar olan zamanı kapsar.

GÖÇ ÖLÇÜMLERİ
GELEN GÖÇ: bir grup insanın, bir nüfusun ya da alt nüfusun yerleştiği bölgeye yerleşmek amacıyla gelmesidir.(gelen göç hızı: gelenlerin sayısı/yerleşim yerindeki nüfusx1000)
GİDEN GÖÇ: bir grup insanın başka bir yere yerleşmek için, belirli bir bölgeden gitmesidir.(GİDEN GÖÇ: giden sayısı/yerleşim yerindeki nüfusx1000)
NET GÖÇ:belli bir zaman diliminde, bir coğrafi bölge için gelen ve giden arasındaki fark(gelen göç+giden göç sayısı/toplam nüfus x1000)
KATKILI (GROSS)GÖÇ: belli bir zaman aralığında, gelen, giden göçün toplamıdır(gelen+giden/toplam nüfusx1000)

GAZZALİ.
Ebu Hamit Muhammet b.Muhammed el-Gazali ismi Hüccetülislam ve Zeynüddin Abuhamet ve Alpazar lakapları el-Cüveyni hocası
Kelam,batınılık,felsefe,tasavvuf üzerine incelemeler yaptı 
Gazalinin amaçı kesin bilgiye ulaşmak
Hakikatı arayan 4 grup
Kelamcılar,batiniler,filozoflar ve sufiler
Filozofların görüşlerini eleştirmek için 
Feha fütül-felasife(filozofların habersizliği)
Gazaliye göre matematigin metafizikle alakası yoktur.
Gazali felsefi ilimleri
Matematik,mantık,fizik,metafizik,siyasi ve ahlaki olarak ayırır.
Bunlardan matematik,mantık ve fizik kanıta dayalı epistomolojik açıdan güvenilir bilgilerdir.
Gazalinin filozofları en çok eleştirdiği konu sebeb sonuç ilişkisi
Gazali filozofların amaçları adlı eserine geçmeden önce ibn-sinanın eserlerini incelemiştir.
Gazali filozofların tutarsızlıgıeserini yazarken kelamcılardan yararlanmıştır.

İBN SİNA
Asıl adı Hüseyin Buhara yakınlarında doğdu.Talebesi Cuzcani başustad anlamında eş-şeyhur reis ünvanı verildi.Batııda Avicenna olarak bilinir.
İbn Sina:dil-edebiyat,dinilim,geometri,aritmetik,astronomi,mantık ve felsefe dersleri aldı.Tıp tahsili yaptı.
Ontoloji ve psikoloji yanı sıra bilgi problemi üzerine en fazla durandır.
El kanun adlı eseri batıda okutuldu.
Var olanları 2 kısımda inceler.
1-Tanrı,akıl/melek ve dogal nesneler insan iradesine baglı olmayanlar
2-Varlıgı insan irade ve fiili ile meydana gelen unsurlar
İlk kısımdaki bilgiye teorik (nozari)felsefe
İkinci kısımdaki bilgiye pratik (ameli)felsefe
Varlık zorunlu varlıkdır.(tanrı)
Tanrı metafizigin inceledigi bir konu degil araştırdıgı en temel sorundur.
Varlık akıl yoluyla (sarih insani akıl)kavranan bilgidir.
Varlıkları duyularla ve akıl yoluyla idrak edilenler olarak ayrılır.
Türel varlıkları:Suret/kuram ve külli/türel olarak temellendirir.
İnsan aklında 3 türel yahut mahiyet bulunmaktadır.
İlkine dogal (tabii) ikincisine akli üçüncüsüne mantıki mahiyet adını veren ibnisina gercek ve asıl olan tabi mahiyettir.
Nefis 3e ayrılır.
Bitkisel,hayvansal,insani nefis
Bitki beslenme büyüme ve üreme
Hayvani duyu idrak ve hareket
İnsani:bitkisel ve hayvani nefile birlikte akıl ve düşüncedir.
İnsan nefsini oluşturan güçler;
İdrak 
Hareket
Düşünce
İyi/kötü,güzel/çirkin,yararlı/zararlı:ameli akıl yapar.meşşai gelenegini izler.
Peygamberlere kutsal akıl adını verir.fail akılla ilişki kurabilecekler.
Aklın kendini bilmesi veya ispatlayan ilk olacaktır.Buna (boşlukta uçan adam)benzetmesi denir. 


İBN RÜŞD
Asıl adı Muhammed kurtuba (cordoba) da doğdu
Lakapları eş şarih cammentator ,aben roşd aven roşd averroes averroys
Tıp alanında el kullıyat eserı kaleme almıs
Din ilimlerı metafızık mantık tabııat ılımlerı zoolojı psıkolojı asronomı tıp sıyaset ve ahlak ılımlerı ıle ılgılenmıstır
Gazzelı ye karşı tutarsızlıgın tutarsızlıgı eserını yapmıstır.
İnsanın varlık gayesi nazeri ve ameli yetkınlıge ulasmaktır.bunlardan bırı gercek /dogru bılgı
Dıgerı gercek/ıyı amel
Ona gore hakıkatın varlıgı (ontolojık)bılgı(epıstomolojık)ve ahlak (tetkık)ıle alakalıdır.
Varlık (vucud)terımı yerıne huvıyet(kımlık) zat(ız) soy ve vahıt(bır)terımlerı ıle es anlamlı saydıgı mevcud(var var olan)terımını kullanmıstır.
Varlık:bır seyın duyulur ozellıgı
Nelık :aynı seyın akledılır ozellıgıdır
Varlıgı ılk madde (heyula)
Nelık suret(from) ılıskısıne benzetır
Varlık nelık ılıskısını :madde suret ılıskısıne benzetır
Varlıgı uc ayrı ılkede bahseder
a)Ilk madde(heyula) b)surat(from) c)yaratan ılk ılke(Tanrı)
İbn Ruşd alemın sureklı yaratmanın var oldugunu savunur
Bılgı sorununu varlık nefıs ve akıl olarak ele alır
İbn Rüşd madde ,suret etkı (faıl)amac (gaye) olmak uzere dort sebebten bahseder.
İnsan ıdrakına konu olan nesnelerın bırı duyular dıgerı akledılır olmak uzere ıkı tur suretten bah seder
Duyular ılk made ıle bırlestıgınde basıt cısımlerı (toprak su hava ates)olusturan yaslık-kuruluk sogukluk-sıcaklık ıtıbarı ıle dort maddeyı olustururlar
Edılgın ve etken akıl arasındakı ılıskıye ıttısalı 
dınle felsefe ılıskısını arkadas hakıkat dost sut kardes olarak ıfade eder.

OSMANLIDA DUSUNCE HAYATI
Islam dunyasında dusunce harekatı kelam tasavvuf ve felsefedır.
Kelamla felsefeyı kaynastıraan Fahreddın Razı
Tasavvufla felsefeyı kaynastıran Muhıddın ıbnul arabı
Kelam tasavvuf felsefe yenı anlayıs getıren Gazalı
Fahreddın razı nın kelam felsefe uzerıne eserı el mabahısul-mesrıkıyye - el muhassal
Razı Gazelı tarafından sunnı bır cızgıye yaklastırılmıstır
Tasaffunun oncusu temsılcısı ıbnul arabı dır
Molla fenarı Osmanlının ılk sehul ıslamı
Sadeddın taftazanı yazdıgı serhul akaıd 
Ibnul arabının kurdugu varlık felsefesının ozu varlıgın bırlıgıdır 
Fatıh sultan mehmed ın talebı uzerıne molla abdulrahman camı Ed durretul fahıre adlı eserını yazmıstır
Osmanlı medreselerınde akaıdun nefesı-el akaıdul adudıyye –el mevakıf fıl kelam –el melasıt hıdayetul hıkmet –hukmetul ayn
Muradıye okulu mensup ebu hafs necmeddın omer b. Muhammed nefesı kaleme aldıgı akaıdul nefesı eserıdır
Eserıddun ehberı tarafından kalemle alınan hıdayetul hıkmet mantık fızık ve metafızıkten olmak uzere uc kısımdan olusur 
Necmeddın katıbı hıkmetul ayn 
Taskoprulu felsefeyı nazarı/teorık ve amelı/pratık olarak ınceler.

ünite 5

Unite 5 FENOMENOLOJIMakro:ınsan davranışlarını toplumsal yapı bıcımlendırır..toplumsal yapı butunMikro:bireysel aktörler eylemler etkıler*pozitivizme karşıdır ve mıkrodurFenomenolojı bıreyın eylemlerı:amaçsal eylemdir.eylemın nedensel açıklamasının mumkun olmayacağını söyler.diger yaklaşımlardan ayrıldığı nokta:nesnellik gerceklestırılemez.cunkı ınsan kendı varsayım ve goruslerınden ayrılamazFenomenolojı(gorungu bılımı): (kavramları anlamlandırma) –bir dereceye karsı ayrılmış olan buyuk ıhtımalla sıradan ve şüpheli durumun açıklanmasıdır.-dıs dünyanın bızden bağımsız verılı gerceklık sahıbı olmadığıdır*-fızıksel dünya gorelıdır.duygular sezgıler yoluyla algılanan dünya-yoksulluk ceza vs kavramları ınsanlar yaratmış-kaza cınayet,ıntıhar,ölüm,ecel,evlılık gıbı seyler farklı yorumlanabılırToplum:gundelık yaşamımızda,ortak varsayımlar aracılığıyla yarattığımız ve yenıden yarattığımız birseyFenomenolojı ılk olarak :   hegel tarafından ‘’aklın fenomenolojısı’’ kullandı                                             Husserl tarafından gelıstırıldı=gundelık yasamda sorgulamaksızın verılı kabul ettıgımız gerceklıgın bılıncımız tarafından nasıl inşa edıldgını anlamaya calısan felsefı ekol,bır yöntemKant: dünya hakkında cesıtlı algılarımız vardır.ama bu algılar dünyanın gerçekte ne olduğuna karşılık gelmiyor olabılır                                              HUSSERL: -‘mantıksal araştırmalar’          ‘kesın bır bılım olarak felsefe’‘saf bir  fenomenolojı ve fenomenolojık felsefe uzerıne dusunceler’‘avrupa bılımlerının krızı ve transandantal fenomenolojı’-nesne ozne ayrımı yok.nesne belırlı turdekı  yonetımsel deneymlerımız tarafından ınsa edılmektedır-dunya,ınsanların ona yukledıgı anlamlara bağlı olarak gorelıdır-nesnenın anlamları,nesnenın kendısınde degıl oznenın kendısındedır.-sınıflandırma ınsan zıhnının urunudur ve onemlıdır-sosyologların gorevı toplumsal dünyanın özunu anlamakParanteze alma-fenomenolojık ındırgeme-epoche:toplumsal dünyayı ıncelerken sağduyuya ve deneyıme dayalı butun bılgılerımızı,sahıp olduğumuz doğal tutumu bır kenara bırakmamız,yok sayma surecıEidetic analız Weber ‘in ideal tıpı gıbı soyut tıplestırmeler kurmaya çalışır.bellı bır olgunun ozunu görmek,keşfetmek ve olguya ılıskın bu tıp soyut tıplestırmeler gelıstırmek seklınde gerceklestırılen analız-fenomenolojık araştırmalarda dusunmedden once gorebılmek son derece onemlıdırHusserl-schutz habermas= lifeworld: yaşam dünyası,yaşantı dunyas,yasama evrenı ilk gelıstıren husserl dır.Fenomenolojıyı kullanan dusunurler:schutz, heidegger, Sartre,merleu-ponty,laing,copperFenomenolojı:ampırızm ve rasyonelınz arasında bı kopru kurar..bılgı sosyolojısı,kultur sosyolojısı,dıl sosyolojısıSCHUTZFenomenolojı ve sosyolojı arasında kopru kuran ılk kişi. Fenomenolojık sosyolojıyı kurmuuş.genel olarak kabul edılıp paylaşılan örtük bılgı turuyle ılgılenır-daha ıı bır sosyolojı gelıstırmek ıcın’’toplumsal dünyanın fenomenolojısının’’ uretılmesı gerektıgını savunmuştur-etnometodolojının temelını atmış.-onun dünya gorusu,toplumsal duzenın ortak varsayımlara ve yorumlamalara dayanan ve uzerınde uzlaşılmış bır gerceklık olduğunu ılerı suren yorumlayıcı bır gorustur-weber den ve mead den etkılenmıs-‘’toplumsal dünyanın fenomenolojısı’’ yaşam dünyasının yapıları’’(luckmanla yazmış)Fenomelojık sosyolojı:ınsanların fenomenler hakkındakı deneyımlerının toplumsal ve kültürel olduğunu,gundelık yasamda yasadıgımız yasam dünyası olduğunu ılerı sürer.-lifeworld(yasam dünyası)sıradan ınsanların rutın etkılesımıyle ınsa ettıklerı gündelik maddı ve toplumsal dünyayı ıfade eder..bu dünyada bırey pragmatık amaçlarını gerceklestırmeye calısır sorgulamaz.Eleştirileri:-ınsan ve toplum anlayışına yonelık.fenomenolojı;ınsan davranışı dıs güçler veya gerceklıkler tarafından sekıllendırılıp yonetılemez.ınsan bılınclı,ozgur,bağımsız,rasyonel varlıktır…ınsanın eylemlerı kendı amaçladıkları eylemlerdir..sosyolojı toplumsal dünyayı alamak ıstıorsa ona dahıl olmalıdır.-pozıvıtızm toplumsal dünyanın neden sonuç ılıskılerıyle yonetıldıgını,genel geçer kanunların var olduğunu savunur…fenomenolojı:bılımsel yontemı ve pozıtıvızmı reddeder.sosyologların kulturu,toplumdakı dıger ınsanların algılarını,yorumlarını,olgulara yukledıgı anlamları anlayabılmenın yolu,bu dünyanın ıcıne gırmek ve olgulara ıcerden bakmaktır.-nesnellıgın mumkun olmayacağını savunurlar.katılımcı gözlem teknıklerı kullanılırWebere olan eleştırısı:-toplumsal eylemın oznel olarak anlamlı eylemler olduğunu,bıreylerın eylemlere yukledıgı oznel anlamları anlamaya calıstıgını vurgular-dıger kısılerle aynı oznel deneyimlere sahıp olmak ımkansız-sagduyu bılgısı ,bılgıyı toplumsallaşma surecınde ogrenmıs ve kabul etmısler-weber anlamayı tekıl ozneler temelınde ele almış.schutz ıse ozneler arası bakış acılarından oluşan sıstem gıbı gorur ve weber ın toplumsal dünyanın ozneler arası karakterlerını ortaya koymakta yetersız olduğunu ılerı sürer.-bazen ınsanlar eylemde bulunurken bılınclerının başka noktada olabılecegını,bazı eylemlerın bos bır zıhınle bıle yapılabılcegını belırtır.Özneler arasılılık:öznellik ve nesnellik arasındaki bır kopru gorevı gören,bır olgunun bırden fazla ozne tarafından bıreysel ve oznel olarak deneyımlendıgı bır durum..Bunu oluşturan ogeler,sağduyu bılgısı,tıpleştirme, bakış acılarının karsıtlıgıSağduyu bılgısı:bılgı,toplumun uyelerının ortak olarak sahıp olduğu ve gundelık yasamın surmesı ıcın gereklı olan bılgı bırıkımıTipleştirme:sağduyu bılgısı,tıplestırme surecıyle oluşur ve bırıkır.tıpık olanları seçerek aynı tptekı seylerı bıraraya getırme surecı.tıplestırmeler sağduyuyu meydana getırıoBakış açılarının karşıtlığı:dıger ınsanların da dünyayı bızım gordugmuz gıbı gorup algıladığı seklındekı varsayımlarAmacıyla gudusu ve çünkü güdüsü:aralarındakı fark,amacıyla gudusunde eylemın amaç acısından açıklanması,çünkü gudusunse,amacın bıreyın gecmıs deneyımlerı acısından açıklanmasıdır.İlişkilerde karşılıklı anlama:biz ılıskılerınden onlar ılıskılerıne doğru gıden bı hayat..


Fenomenolojiye gore sosyolojik bılgı ve sosyolojının gorevıBıreylerın oznel bılınclerını kavramak degıl,anlamanın ıdeal tıplerle oluşturmak ve genel toplumsal tıplerle ılıskılendırılebılecek eylem ve ılıskı kalıplarını tanımlamaya çalışmaktadır.Kımse bır başkasının bılınc akısına gıremez-sosyolojı gundelık yasamda 1.dereceden ınsa edılen dusuncelerı ve eylemlerı soyutlayarak 2. Dereceden ınsa etmelıdırAtkinson:intiharlarla ılgıslı calısmlar….Fenomenolojiye getırılen elestırıler:dusuncelerının toplumsal dünyanın emprık çalışmasına nasıl uygulanabılecegıne daır fazla bırsey söylememekle ve toplumsal dünyanın fenomenolojısını ıslemsellestırmemekle elestırıldı.fenomenolojık analız teknık ve sıkıcı hal almaya başladı.Kımse varsayımlardan bağımsız,nesnel ve ustun bır analız yapamayacağına gore bılımsel analize dayalı her tur açıklamanın oznel bır yorumdan ıbaret olarak kalacağı ılerı surulmus

Unıte 5 6

Unıte 5
Gruplar arası davranış:ınsanların kendılerını ve dıgerlerını aynı sosyal grubun uyelerı olarak gormelerını sağlayan herhangı bı algı bılıs veya davranışMuzaffer sherif:bır gruba aıt olan bıreylerın bıreysel yada kollektıf olarak,dıger grup yada onun uyelerıyle grup özdeşleşmelerı temelınde etkılesımde bulundukları her durumda,bız gruplar arası davranışın bır anında bulunuyoruz.Brawer ve miller:sembolik….-dayanısma ve ısbırlıgı ıceren olumlu etkılesımler antısosyal davranış ve sıddetı ıceren olumsuz etkılesımler-sosyal psıkolojı:gruplar arası ılıskılerde odaklanılan esas alan antı sosyal davraıslar yada sıddet ıceren olumsuz etkılesımlerGERÇEKÇI CATIŞMA KURAMI:Muzaffer sherif=hırsızlar mağarası1954 abd de 22 cocuk 3 haftalık kampa sokuluyor.2 grup oluşturuluyor kartallar ve akbabalar2.haftada rekabet yaratılmaya calısılıyo düşmanlık olusuyo3.haftada butunlesme aşamasıÜst düzey hedefler:gruplar arası bağlamda herbı grubun tek basına ulaşamayacağı sadece gruplar arası ısbırlıgıyle ulasabıleceklerı türden hedeflerGercekcı catısma kuramı:gruplar arasındaki çatışmanın gerçek çıkar çatışmalarından kaynaklandığını ılerı suren yaklaşım.SOSYAL KIMLIK KURAMI  (tajfel)Asgari grup paradıgması:bir araya gelen bıreylerın ait oldukları grubu kayırmaları ve dıger gruba rekabet etmelerı ıcın psıkolojık düzeyde gereklı ve yeterlı koşullar nelerdir Klee & kandinski:rekabet yüzünden karsı gruba az para verıoSosyal kategorızasyon:sosyal dünyanın belırlı ozellıkler temelınde gruplara bolunmesı bız ve onlar..bilişseldirEn onemlı bulunan kategorıler:durustluk,iyi,mantık,kultur,yardımsever,yurtseverEn önemsiz bulunan kategorıler:müslumanlık,turkluk,şişman,zengin,şanslı,evli


Degerlendırme faktörü:durust –ıyı namuslu olup olmama durumuBetımleme faktörü:kadın erkek şişman zayıf genç yaşlıNormatıf düzen faktörü:suçlu suçsuz,sağcı solcuSosyo-demografık faktör:kentlı,zengın fakır,evlı bekarSOSYAL KIMLIK:bıreyın bır gruba aıdıyetıyle elde edılen kımlıktır.hem bılıs hem duygulsaldırSosyal kımlık kuramı:sosyal degısmeye aracılık eden psıkolojık sureclerı sosyal kımlık kavramı cercevesınde ise koyan bır gruplar arası ılıskıler kuramıdırSosyal kımlık ve sosyal degısme:alt statudekı grubun kollektıf bıcımde ust statüye gecmesı,kadınların est haklara sahıp olması gıbıSosyal hareketlılık:alt statudekı grup uyelerının kısısel olarak ust statüye gecmelerı. Mıcheal JacksonGruplar arası temasTemas denencesı allport tarafndan ortaya atılmış.,-etkılesımden cok ısbırlıgı ıceren ve uzun suren bır etkılesım olmalıdır.butunlesme resmı ve kurumsel destek çercevesınde olmalı….esıt statülü kıs yada gruplar arasında olmalı…benzerlik genelleme ve cok kulturlu bağlamda temas..Benzerlik:temas farklılıkları gun ısıgın çıkaracak.-gercekte gruplar son derece farklı olduklarından,olumlu beklentı yaratacak ve daha sonra temas kurulduğunda beklentıler yıkılacaktırGenelleme:bır butun olarak temsıl ettıklerı gruba ılıskın tutumlarını degıstırecegı varsayımıMuhasebecı yaklaşım:olumlu bılgılerın bırıkmesı,onlar hakkındakı kalıpyargıları ıyılestırecektırDegısme yaklaşımı:bılgının tam tersı bılgı verılmesı tutumlarda anı degısıme yol acarAlt gruplara ayırma:kalıpyargıyla tutarlı olmayan bılgı dolayısıyla bır alt tıp yaratırUst düzey hedefler:sherif gruplar arasındaki ılıskılerı ıyılestırmeyı basarmıstır.ust düzey hedeflerın en etkılı olanlarından bırı,2 karsıt grubun ortak düşman tarafından tehtıd edılmesıdır



İletişim:pazarlık yapma,arabulucudan yararlanma yada hakem yoluyla anlaşmaPazarlık yapma:sendıka ve ısverenn gıbı1.aşama:karsı grubun gucuunu ve dayanıklılığını degerlendırmek2.aşama:kişiler arası düzeyde gerceklesır.problemı daha kolay cozebılmek ıcın3.aşama:gruplar arası düzey ön plana çıkar.son kararın kendı gruplarının tarıhsel amaçlarıyla tutarlı olup olmadığından emeın olmak ısterlerArabulucudan yararlanma:1-kördugum halıne gelmıs sorun,sorunu yumusatabılır,tansyonu dusurebılır 2-tarafların bırbırını yanlış anlamasını azaltmalarına yardımcı olabılır 3- yenı uzlaşma yolları onerebılır 4-kamuoyuna açıklama tehdıtıyle engelleyebılırlerHakem yoluyla anlaşma:statü yüksek olmalı
Unıte 6
Le bon:kitleler cagı  Moscovici:‘’20yuzyılın basında kıtlelerın zaferlerınden emındık,sonunda ıse liderlerın tutsağı olduk’’Kıtle davranışı:cok sayıda ınsanın aynı yer ve zamanda bır uyum ıcınde,yoğun duygusal ve sosyal normaları ıhlal eden davranışla ıcın kullanılmakta-daha önceden belırlenmıs lıder yok.onceden planlanmamış..sureklı degılKıtle davranışına ılk kurumsal yaklaşımlar: ılk kurumsal çaba le bon’a ait…ona gore kıtle;ilkel barbar ve korkunç..kıtlelesme sonucu kollektıf ruh kazanırKıtlelesme surecını açıkladığı psıkolojık mekanızmaları.:1-anonımlı(tanınmazlık) sorumluluğun ortadan kalkmasıdır.bıreyler zapdettıklerı ıcgudulerını serbest bırakırlar  yenılmezlık sorumsuzluk2-bulaşma:karşılıklı olarak bırbırlerını taklıt ettıgını ıfade etmekte.kartopu gıbı gıderek buyur ve tum kıtleye yayılır davranışlarda hızlı ve beklenmedik degısmelerın olması3-telkine yatkınlık(etkıye açık olma) ikna edebılır hale gelırler..ilkel barbar içgudulerın yüzeye çıkmasıAllport:grup zıhnını reddetmış.toplum bireylerden oluşur…uyaran-tepkı-bıreyselcı yaklaşım..bırlestırme kuramı




Kımlıksızleşme:bıreyın davranışları uzerınde normalde varolan sınırlamaların gevşemesının saldırgan,antisosyal ve bencil davranışlara rol açmasına aracılık eden prıkolojık bır durumdur


Reicher:tek basna bıreyı mantıklı ve aklı basında görerek yuceltmesının dıger yandan kıtledekı bıreyı kıtlenın kurbanı olarak gormesnın problemlı bır durum olduğunu ılerı surmektedır.ne tek basına bırey okadar mantıklıdır nede kıtledekı bırey okadar zavallıdırPostmes ve spears:bıreyın kımlıksızlestıgıne daır kanıt bulamadıklaını belırtıyorlarBelıren norm kuramı:kıtle davranışının normsuz ve başıboş olan bır davraıs bıcımı olmadığını,kıtlesel süreçte oluşturulan normlarla yonlendırıldıgını öne suren yaklasm



MODERN SOSYOLOJİ 8. ÜNİTE

  • ÜNİTE 8 YAPISALCILIK VE POSTYAPISALCILIK
    Ontoloji varlığın ne olduğunu araştıran bir felsefe koludur. Toplumsalgerçekliğin esas doğasının ne olduğu yönünde ontolojik bir tartışma sosyolojikteorininde her zaman önemli bir boyutunu oluşturmuştur. Örneğin; Durkheim’ın

    bireylerin üstünde veüzerinde olarak tanımladığı toplumsal olgu kavramı,

    Weber’in insanaktörler üzerinde vurgu yapan toplumsal eylem kavramı,

    Marx’ın ise üretimilişkileri üzerinde vurgu yapan materyalist yaklaşımı sosyolojik teoridetoplumsal gerçekliğin doğasına yönelik ontolojik bir tartışmaya yolaçmıştır(Jary ve Jary, 1991, s.441).

    Bilgi felsefesi olarakda adlandırılan ve Yunancada bilgi anlamına gelen episteme kavramından gelenepistemoloji nasıl bilebildiğimizi araştıran, yani bilginin kaynağını araştıranbir felsefe koludur. Epistemoloji ontoloji ile birlikte varoluş ve varlıklailgili tüm bilgilerin temeli olarak görülür.

    “Yapısalcılığınişlevselcilikten ve pozitivist Marksizm’den farklılaştığı nokta, nesneltoplumsal olgular ile toplumu nesnel, problematik olmayan bir dışsal verilerşeklinde gören anlayışını reddetmesidir” (Swingewood, 1998, s.347).

    “Yapısalcılık,gerçekliği, şeyler ve toplumsal olgular temelinde değil, ögeler arasındakiilişkilere dayanarak açıklar”.

    Oidipus karmaşasındaerkek çocuk annesine karşı hissettiği libidinal duygular nedeniyle babasınakarşı saldırgan duygular geliştirir ve babası tarafından penisi (kastrasyon yada hadım) kesilmek suretiyle cezalandırılacağı kaygısına kapılır. Kastrasyonkarmaşasının çözümü ile birlikte erkek çocuk anneden vazgeçer (ensest yasağınıtanır), babayla özdeşleşir ve kültürün düzenine girmiş olur.

    Kastrasyon karmaşası:“Oidipus döneminde yaşanan penisini kaybetme (erkek çocukları) ya da penistenyoksun olma (kız çocuklar) kaygısı.

    İşaret, gösteren ilegösterilen arasıdaki eşdeğerlik ilişkisinin toplumsal olarak yerleşmesi vekural haline gelmesi sonucunda oluşur. Dilde gösteren ile gösterilen simetrikgibi görünse de kavram ve ses imgesi aynı harekette meydana gelirler. Dilselbir gösterenin tek başına gösterilen ile hiçbir bağı yoktur.

    Mitolojiler kitabındaBarthes, “yeme, giyinme, tatile gitme, güreş etme gibi ayinlerin işaretsistemlerinin ‘mit’ olarak adlandırdığı başka bir anlamlandırma sistemi (yanibaşka bir dil) tarafından yönlendirildiğini bulur.

    LéviStrauss, Yunanmiti Oedipus’u öge yığınlarına ayrıştırarak çözümler. Bu ögeler kan bağıilişkileri, insanın dünyadan doğabilmesi için canavarların insanlar tarafındankatledilmesi ve mitteki karakterlerin isimlerinden oluşur. LéviStrauss’a göreanahtar öge“dünyadan doğmaktır”. Çünkü dünyadan doğmanın karşıtlığı kadından veerkekten doğmamızdır.

    “İdeolojik düzeyinsahip olduğu mekanizmalar kapitalist bir toplumsal formasyonda sadece üretimaraçlarının değil, aynı zamanda üretim güçlerinin de yani emek gücünün deyeniden üretimini, başka bir deyişle üretici bireylerinde sisteme uyumlu hâlegetirilmesini olanaklı kılmaktadır. İdeoloji bu işlevini ideolojik aygıtlariçerisinde bir üstyapı pratiği olarak gerçekleştirir.” (S.Üşür, 1997, s.41).

    Althusser gelenekselMarksizm’in altyapıüstyapı modelini, özcü bir nitelik taşıması ve emeksermayegibi tek bir egemen ögeyi öngören bir toplumsal totallik kavrayışına sahipolması nedeniyle reddeder. Bunun yerine ekonomik, politik ve ideolojikyapıların çokluğu, görece özerklikleri ve üstbelirlenmesinin vurgulandığı birtotallik kavramı geliştirir.

    “Örneğin ‘kahverengimasa yuvarlaktır’ derken ‘kahverengi’ ile eşzamanlı ilişkiye giren vekahverengi kavramının değerini veren yeşil, sarı arasında bir ‘ayıklama’yaparız. Kavramlar arasındaki bu ilişki birbirlerini dışta bırakmaları yoluylakurulur. Aralarındaki ilişki eşzamanlıdır, bir öncelik sonralık ilişkisiyoktur. Ayıklama süreci ‘masa’, ‘sandalye’, ‘koltuk’, yuvarlak, dikdörtgen,kare v.s. arasında geçerlidir” (Tura, 1996, 105).

    “Semantik teori,kelimelerin anlamlarını veren bir sözlüğe dayanır. Sentaks ise yapılar(yüzeysel ve karmaşık yapılar, derin ve daha basit yapılar ve dönüşümkuralları) ile ilgilidir. Yani sentaks, semantik (anlambilim) ile fonetik (sesbilim)arasındaki ilişkiyi sağlar (Tura, 1996, s.106).

    Kitap 1835 yılıFransa’sında yirmi yaşında annesini, kız kardeşini ve erkek kardeşini öldürenPierre Riviére hakkındadır. Riviére’nin işlediği suçu ayrıntılarıyla yazdığıhatırat pek çok soruna işaret ettiğinden olacak, gerek dönemin tarihçileriarasında gerekse diğer alanlardan birçok kimse arasında derin bir ilgiuyandırır. (Sarup, 2004, s.99).

    Yapısöküm herhangi birmetnin içindeki ikili karşıtlıkların (açık-kapalı, iyi-kötü, devamlı-devamsızv.b.) metnin bütünlüğü açısından tutarsız kullanımlarını ele alarak yazarınkurduğu kavramsal ayrımların başarısızlığını açıklamak için geliştirilmiş birmetin okuma yöntemidir.

    1. Saussure dilbilimiçerisinde söz alanını ihmal ettiği için bazı görüşler tarafından eleştirilir.Bu eleştirilerin sonucunda söz alanının önemsemesi ile ortaya çıkançalışmaların ne olduğunu araştırınız.

    Yapısalcı dil bilimtarafından bilim nesnesi haline getirilen dil karşısında söz alanı yineyapısalcı dil bilim tarafından eleştirildiği için saygınlık kazanmış ve söylemçözümlemesine dönüşmüştür. Söylem çözümlemesinde dil için geliştirilmişçözümleme araçları söz alanına taşınır. Dilin bir yapı olarak çözümlemesiaslında söylemin bir süreç olarak analizidir. Böylece, anlam dilin yapısı ileilişkilendirilirken, söylemde dil ile ilişkilendirilir ve iki ayrı yaklaşımortaya çıkar.(Sancar S.Üşür, 1997, 88).

    2. Yapısalcıdilbilimin yapı ile dilin ilişkini nasıl kurduğunu araştırınız?

    Saussure’cu dil bilimiçerisinde işaretin gösteren ve gösterilenden oluştuğunu biliyoruz. Gösteren vegösterilen birbirlerinden önce var olmazlar ve ilişkilerinin dışında hiçbiranlamları yoktur. Dolayısıyla işaretler ancak bir “anlamlandırma sistemi”içerisinde anlaşılabilirler. İşte yapı da gösterenlere ve gösterilenlereanlamlandırma olanağı verir. Yapı bir farklılıklar sistemidir. Dilde ögelerininbirbirlerini farklılık yoluyla meydana getirdikleri bir yapı olarak ortayaçıkar (Coward ve Ellis, 1985, 2930).

    3. Dili kullanan özneolmasına rağmen yapısalcı dilbilim içerisinde özne neden yapı tarafındanbelirlenir?

    Saussure’un dilbilimçalışmaları içerisinde dil eşzamanlı ve kapalı bir yapı olarak ele alınır. Bunedenden dolayı yapının bir figüranı olan özne, dil yani yapı neyi olanaklıkılarsa onu söyleme ve anlamlandırma iktidarına sahip olur. Burada dilinbireyler tarafından gündelik kullanımlarının altında yatan bu yapıda öznebilinçli bir seçme ve benimseme konumunda değildir (S. Üşür, 1997, 77).

    4. LeviStrauss’a veyapısalcı dil bilime özne ile bağlantılı olarak getirilen eleştirilerdennelerdir?

    Hem yapısalcı dilbilimiçerisinde hem de LeviStrauss’un çalışmasında “Özne homojen ve kendi kendinidenetleyebilir olmaktan uzaktır; özne varlığının bile farkında olmadığı biryapı tarafından inşa edilir; yapıdaki ve bu yapıdaki dönüşümlerin nesnesidir”(S. Üşür, 1997, 80; Coward ve Ellis, 1985, 41). Dolayısıyla öznenin yapıtarafından inşa edilen bir nesne olarak ele alınarak onatabi kılınmasıyapısalcı çözümlemelere getirilen en önemli eleştiridir (S. Üşür, 1997, 80).

    5. Ekonomik, politikve ideolojik düzeylerin birbirlerine karşı göreceli olarak özerk konumdaolmaları ne anlama gelir?

    Althusser’in yapıkavramında birbirlerine karşı göreli özerk olan ekonomik, politik ve ideolojikdüzeyler herhangi bir toplumsal formasyonun yapısal karmaşıklığındabirleşirler. Dolayısıyla buradaki nedensellik çizgisel değil, yapısaldır.Toplumsal formasyonun düzeyleri arasında eşitsiz bir gelişme vardır (Swingwood,1998, 359). Kendi iç belirlenim koşulları söz konudur. Her ne kadar düzeylerbirbirlerine karşı göreli olarak özerk olsalar da “son kertede” ekonomininbelirleyiciliği söz konusudur.

    ÖZET

    Yapısalcılığıtanımlayabilmek.

    Düşünce tarihiiçerisinde herhangi bir çözümlemede “yapılar”a ontolojik, epistemolojik vemetodolojik olarak insan özneler karşısında öncelik tanıyan kuramsal yaklaşımagenel olarak yapısalcılık denilmektedir. Bir analiz yöntemi olarak yapısalcılık ilk olarak dilbilimde özellikle Ferdinand de Saussure’unçalışmalarında gelişti.1960’lardan sonra özellikle sosyal bilimlerde bir dizialanda geliştirildi. Yapısalcılığın uygulayıcıları arasında antropolog ClaudeLévi Strauss, edebiyat eleştirmeni Ronald Barthes, Psikanalist Lacan, Marksistfilozof ve sosyolog Louis Althusser ve filozof Michel Foucault ile Jacques Derrida’yeralırlar.

    Yapısalcılığınkökenlerini ve dil bilim ile ilişkisini kavrayabilmek.

    Yapısalcılık dilsözkarşıtlığında dilin analizine,dolayısıyla toplumsal pratiklerin analizineyönelerek çığır açmıştır. Yapısalcılık toplumsal bütünlükleri ve bunlarınişleyişlerini açıklayan mekanizmaları gösterir. Dilbilimin katkısı çözümlenmeyeçalışılan toplumsal pratiklerin, insanın dil kullanım özelliği ile birliktedolayımlanmış pratikler olduğu iddiası ile ortaya çıkar. Dolayısıyla, nesneldenen toplumsal pratikler dil ile adlandırılıp, anlamlandırılır ve toplumsalile zihinsel arasıdaki tek dolayım dil olur. Yapısalcılığın gelişmesinde S.Freud’un insan ilişkilerinin belirlenmesinin kaynağı olarak gördüğü bilinçdışıdüşüncesi önemli olmakla birlikte esas kökenleri Saurrure’un çalışmalarınadayanır. Saussure çalışmalarında dilin kendisinin yapısal özelliklerini eşzamanlı (senkronik) olarak inceler. Saussure dil içerisinde “dil” ve “söz”arasına bir ayrım getirir. Dil bir sistemdir ve söz ise dil sistemi içindekibireysel gerçekleştirme edimleridir. Bir eylem olarak konuşma ancak geçerlilikkazandığı sistemin bütünü üzerinden anlaşılabilir. Saussure göre dil, bireylerinkonuşmalarından bağımsız olarak var olan bir sistem ya da yapıdır. Saussuregöre dil yapısının unsurları göstergeler yani işaretlerdir. Yapısalcılığınkurucu elemanları da bu işaretlerdir.

    Yapısalcılığınsemiyoloji (göstergebilim) ile ilişkisini açıklayabilmek.

    Semiyoloji, basitçedil, edebiyat, sanat ve diğertüm alanlarda beliren işaretlerin ya da işaretsisteminin genel bir çalışmasıdır. İlk olarak Saussure’un çalışmalarında ortayaçıkan semiyoloji ancak 1960’larda kitle iletişim ile kültürel çalışmalardagelişme imkânı bulabilmiştir. En önemli ve öncü takipçisi de Roland Barthesolmuştur. İşaretler sistemini çalışmayı mümkün kılan semiyoloji insankültürünün araştırılmasında yapısalcı düşüncenin olabildiğince genişlemesinisağlar. Semiyolojinin konusunu oluşturan anlamlama dizgeleri el, kol, başhareketleri, ezgili sesler, nesneler, törenler, protokoller ve gösterilerdir.Bu dizgelerin hepsi dille bağlantılıdır. Her gösterge dizisi dille iç içedir vebir bölümü dil dizgesiyle yapısal bir yineleme içerisindedir. Giyecekler,yiyecekler v.b. nesne bütünleri dizge durumuna dil aracılığıyla ulaşırlar.Semiyoloji toplumsal anlamlandırmanın sistematik yapısının incelenmesi ileilgilidir. Bu noktada semiyoloji özellikle toplumdaki güç ilişkileri ile kültürelkodlar arasındaki ilişkilerin sorgulanmaya başlamasının önünü açmıştır. RolandBarthes’ın semiyolojiye yönelmesinin kökenlerinde de kültürel kodları, burjuvatoplumunun kendini donattığı temsil etme biçimleri olarak görmesindenkaynaklanır.

    Yapısalcılığın sosyalantropolojide gelişimini özetleyebilmek.

    Yapısalcılığın sosyalantropoloji ile olan ilişkisini Claude LéviStrauss kurar. LéviStrauss’unçalışmaları ağırlıklı olarak mitlerin yapısal çalışmasına dayanır. Ne var kiburada “mit” R. Barthes’da olduğu gibi burjuva toplumunun günlük yaşantısınınadlandırıldığı bir işaret ya da anlamlandırma sistemi değildir. Onun yapısalçalışmasında “mitler” daha çok “ilkel” toplumlardan özellikle de Güney Amerikatoplumlarından alınmıştır. LéviStrauss ana terim olarak işareti alır veyapısalcı kavramları antropolojik verilere dönüştürür. Kullandığı yapısalmodeller üretim ve değişim süreci içerisinde eşz amanlı (senkronik) anıvurgular. LéviStrauss tüm kültürlerdeki gündelik faaliyet lerin ve geleneklerintemelinde belirli evrensel kurallar yattığını düşünür ve çalışmalarında buevrensel kuralları keşfetmeye çalışır. Bu düşünceye göre özellikle akrabalık,yemek pişirme ve benzeri gözlemlenebilen gündelik gelenek, görenek ve kültürelalışkanlıkların temelinde, dil bilimdeki gramer ve anlam yapılarına oldukçabenzeyen, evrensel yapılar ve kurallar yatmaktadır. Ona göre kültüreletkinliklerimiz dil yapılarında olduğu gibi doğakültür, cennet/dünya gibikarşıtların sembolik uzlaşısı temelinde oluşmaktadır. Tüm bunların temelindeise insan bilincinin evrensel ilkelere göre işleyen yapıları yatmaktadır.LéviStrauss’un Totemizm (1969) ve Yaban Düşünce (1972) adlı çalışmaları bukavramsal düşüncenin ürünleri olarak ele alınabilir. Bu çalışmaların sonucundaLéviStrauss, örneğin totemizmin yalnızca kabile topluluklarına özgü ve tek birşey olduğu görüşüne karşı çıkar. Ona göre totemizm, genel görüngünün birparçasıdır ve bu da insan düşüncesinin örgütlenmesiyle ilgilidir.

    YapısalcılığınMarksist düşünce üzerindeki etkilerini değerlendirebilmek.

    Louis Althusseryapısalcı Marksizm’in öncüsü ve en önemli temsilcisi olarak kabul edilmektedir.Althusser’in çalışması Marx’taki altyapı ve üstyapı arasındaki ilişki sorununaodaklanır. Althusser’de toplumsal bütünlük kompleks bir yapıdır. Althusser’egöre toplum veya onun deyimiyle toplumsal formasyon, ekonomik, politik veideolojik olmak üzere üç ana düzeyden (yapıdan) oluşur. Althusser her“toplumsal düzey”in belirli bir pratiğe ve ilişkilere bağlı olduğunu söyler.Ekonomik düzeydeki ekonomik pratiği tanımlayan“ Doğanın toplumsal ilişkileriçerisinde dönüştürülmesidir.” Politik pratikte ise toplumsal ilişkilerindönüştürülmesi söz konusu iken, “İdeolojik düzeyde ve pratikte ise, insanınkendi hayatıyla ilişkisi demek olan ideolojik tasarımlar dönüştürülür.”Geleneksel Marksizm toplumda her şeyin ekonomik altyapı tarafındanbelirlendiğini savunurken, Althusser her bir düzeyin görece bağımsız veya özerkolduğunu savunur.

    Yapısalcılık ilepostyapısalcılık ilişkisini ve psikanalizle bağlantısını ilişkilendirmek.

    Postyapısalcılığınöncülerinden Lacan’a göre bir tedavi yöntemi olarak psikanaliz, dil içinde vedil aracılığı ile gerçekleşir. Ona göre Psikanalizin nesnesi olan bilinçdışı dadilin mantıki bir sonucu olarak ortaya çıkar. Psikanalizi bir dil analiziolarak görür ve psikanaliz pratiğinde ulaşmak istediği sonuç bir “anlam”dır. Buise yapısal bir belirlenimdir. Lacan’a göre, “Birey kendisi de dil içerisindebelirlenmiş bir konumdan konuşur. Bu konum Oedipal söylem tarafından verilir.Psikanaliz için dile hangi konumdan girildiği önemlidir. Öznenin kendisidekendi sözünde bir dilbilimsel gösterenle temsil edilir. Böylece özneninkendisi de dilin kendisini temsil etmesini sağlayan gösterenin dil tarafındanbelirlenmesi ile belirlenmiş olur” (Tura, 1996, 99).

    Yapısalcılık ilepostyapısalcılığı karşılaştırabilmek.

    Postyapısalcılarınyapısalcılara en önemli eleştirileri, sistemi ikili karşıtlıklar biçimindeanlamaya çalışmaları ve dilsöz karşıtlığında ya dile ya da söze vurgu yaparaktoplumu anlamaya çalışmalarıdır. Yine yapının özneye dışsal olması ve özneninyapı tarafından belirlenmesi postyapısalcılığın eleştirileri arasına girer. Buikili yapıların ve söz merkezciliğin eleştirisi için de J. Derrida yapısökümyöntemini geliştirir.

    Foucault da yapısalcılığınbütün ilişkileri dilsel, simgesel ve söylemsel bağlamda ele almasınıneleştirilmesinden hareketle diğer kuramcılar gibi iktidarla ilgilenir.Dolayısıyla, “bireylerin iktidar ilişkileriyle belirlendiğini, iktidarıntoplumsal gerçekliğin değişmez ilkesi olduğunu söyleyen” görüşe sahip oldu(Sarup, 2004, 110). İktidar ve söylem üzerine vurguları çalışmalarının anatemasını oluşturdu. Derrida’nın yapısökümle okumak istediği metinler isegeleneksel sosyal bilim anlayışı dediği kuramsal yapılarını ikili karşıtlıklarüzerine kuran anlayışları eleştirdi. Yapısöküm herhangi bir metnin içinde geçenkavramların metnin bütünlüğü açısından tutarsız ve ikircik kullanımından yolaçıkarak, metnin yazarının kurduğu kavramsal ayrımların başarısızlığınıaçıklamak amacıyla geliştirilmiş bir metin okuma yöntemidir. Foucault olayları,düz çizgisel ve gelişimsel dizgeler halinde anlatan geleneksel tarih yazımıanlayışını eleştirerek soykütüksel çözümleme ve arkeloji yöntemini geliştirdi.

    KENDİMİZİ SINAYALIM1.Freud’un çalışmalarında insan zihninde var olan ve insan düşüncesinin doğasınıyöneten yapıları ortaya çıkaran alanı tanımlamada kullandığı kavramaşağıdakilerden hangisidir?a. Psikanalizb. Bilinçdışıc. Yapıd. Egoe. Dil

    2. Saussure’e göredilin yapısının en önemli unsuru aşağıdakilerden hangisidir?a. Göstergeb.Gösterenc. Gösterilend. Söze. Bilinçaltı

    3. Saussure’unçalışmalarında ortaya çıkan ve bir sistem olarak dil içerisindeki yapısalilişkilerle ilgilenen dil çalışmasına verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?a.Artzamanlı dil çalışmasıb. Eşzamanlı dil çalışmasıc. Psikanalizd. Yapısöküme.İşlevselci

    4. Barthes’ınçalışmalarında göstergelerin “mit” olarakda tanımlanan gizil anlamlarını ifadeetmede kullanılan kavram aşağıdakilerden hangisidir?a. Yananlamb. Düzanlamc.Çağrışımsal düzlemd. Adlandırmae. Kodlama

    5. LéviStrauss’unyapısal antropolojisinin sistemi oluşturan unsurların iç değerlerine değil, biraraya gelme yollarına odaklandığı anahtar kavramlar aşağıdakiler denhangisidir?a. Farklılık ve ilişkib. Eşzamanlı ve artzamanlıc. Gösteren vegösterilend. Yapı ve öznee. İlkel ve gelişmiş

    6. Lacan,LéviStrauss’un bütün toplumların temelini oluşturduğunu söylediği hangi yapısalçözümlemesine derinden bağlıdır?a . Tavşan dudakları ve ikizler mitininçözümlemesineb. Akrabalık sistemlerinin çözümlemesinec. Ensest tabusununyapısalcı çözümlemesined. Doğa ve kültür karşıtlığı çözümlemesinee. Kadınınmübadelesinin çözümlemesine

    7. Aşağıdakilerdenhangisi Althusser’e göre toplumsal formasyonu oluşturan öğelerdir?a. Devletinbaskı aygıtlarıb. Devletin ideolojik aygıtlarıc. Ekonomik, politik ve ideolojikdüzeylerd. Adlandırma mekanizmalarıe. Çağırma mekanizmaları

    8. Aşağıda verilendüşünüryöntem ikiliklerinden hangisi tarihin göz ardı ettiği bir dizi görüngüeşliğinde, görülmeye değer olaylardan ayıklanarak dışlanan tek tek olaylaradönen ve onları canlandırmaya, korumaya çalışan yöntemdir?a. M. FoucaultArkeolojik yöntemb. J. DerridaYapısökümc. L. AlthusserToplumsal Formasyond. M.FoucaultSoykütüksel Çözümlemee. S. FreudSerbest Çağrışım Tekniği

    9. Aşağıdakilerdenhangisi J. Derrida’nın yapısökümlekarşı çıktığı düşünce biçimidir?a. Bulunuşmetafiziğib. Dolayım durumuc. Artzamanlı düşünced. Eşzamanlı düşüncee. Dil/sözkarşıtlığı

    10. Aşağıdakilerdenhangisi F. Saussure ve R. Barthes’ıbirbirinden farklılaştıran karşıtlıktır?a.Doğakültürb. Kadınerkekc. Aşağıyukarıd. Açıkkapalıe. Dilsöz